Abdülmecid Efendi Köşkü

Abdülmecid Efendi Köşkü’nü ilk, 2017’de orada düzenlenen ‘Kapı Çalana Açılır’ adlı bir sergi vesilesiyle görmüş, neye bakacağımı şaşırmıştım. Köşke, köşkün ayrıntılarına, o mekanda daha da görkemli durmuş Patricia Piccinini başta pek çok sanatçının eserlerine…

ATATÜRK’ÜN TASARLADIĞI AFET İNAN KIYAFETİ

Uzun zaman sonra geçtiğimiz hafta “Mâzîden Âtîye Zarâfet, Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminden Cumhuriyet’in İlk Yıllarına Kadın Kıyâfetleri” adlı sergi için yeniden köşke gittim. Sergiyi merak edenler yazdıklarımı okuyabilir. Atatürk’ün giysi de tasarladığı bilgisi yıllardır kafamda bir cümle halindeydi. O kadar çok kişi “Yok artık Mustafa Kemal Atatürk bunu da mı yapmış” diyerek metni paylaştı ki az bilindiğini fark ettim… Yıllar önce aklıma bir fotoğrafla aklıma kazıdığım o giysiyi, Afet İnan’ın kostümünü kanlı canlı-renkli görebilmek şahaneydi.

DÜRRÜŞEHVAR SULTAN’IN FİLMİ YAPILSAYDI…

Köşk, uzun yıllardır Koç Grubu’nda; ben de o gün sergiyi gezerken köşk hakkında bilgi rica ettim. Onlar da bir grup profesyonel fotoğrafla (dik olanlar benim çektiklerim, yataylar onlarınkiler) gönderdiler.
Ancak önce köşke adını veren Abdülmecid Efendi ile kızı Dürrüşehvar Sultan ve onların baba-kız ilişkisiyle saatler geçirdiğimi söylemeliyim. Günler de geçirebilirim.
Dürrüşehvar Sultan’ın filmi yapılır mı, sanmam. Ama olabilseydi -bıçak sırtı konular- deli izlerdim, dünya izlerdi.

SON HALİFE, RESSAM, MÜZİSYEN

Malum, Abdülmecid Efendi, 32. Osmanlı padişahı Abdülaziz’in 6 oğlundan biri, Osmanlı hanedanından son İslam halifesi. Ressam ve müzisyen. Keman, piyano, viyolonsel ve klavsen çalıyor, besteler yapıyor.
Tarih ve edebiyata meraklı. Arapça, Farsça, Fransızca ve Almanca biliyor.
Türk resim sanatının gelişmesinde öncü isimlerden sayılıyor. Resimleri başka ülkelerde de sergileniyor. Osman Hamdi Bey ile İtalyan ressam Salvatore Valeri’den resim dersleri de almış. Fausto Zonaro ile dost; Dolmabahçe Sarayı’ndaki kütüphanesinde çekilmiş bir fotoğrafı var misal, orada Zonaro’nın Fatih Sultan Mehmet Tablosu da görülebiliyor mesela.

KIZI HER DAİM BABASININ YANINDA

Son halife, ressam ve müzisyen Abdülmecid Efendi, ailesinden pek çok kişinin resmini yapmış. Haremde Beethoven isimli tablosunda ‘eşleri’nin de görüldüğü, pek çok kaynakta geçen bir bilgi.
Ama özellikle ilgimi çeken -üçüncü eş Atiyye Mehisti Kadınefendi’nden dünyaya gelen- kızına düşkünlüğü.
Abdülmecid Efendi, köşkünde sanatçıları, düşünce insanlarını da sıkça ağırlıyor ve neredeyse bebekliğinden kısa süre sonra kızı hep yanında. Onlarca erkek ve Dürrüşehvar Sultan 4 yaşında mesela… Ya da 8, 10, 15 yaşında… O hep var. Çok güzel, modern; meydan okuyan okuyan bakışlarıyla fotoğraflarda…
Hatta Abdülmecid Efendi, 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırıldıktan sonra 15 ay halifelik yapıyor. Bu dönemde cuma selamlıklarına çıktığında Dürrüşehvar Sultan’ı da arabasına bindirmesi halk arasında eleştiri konusu oluyor. Ama yurtdışına çıkmak zorunda kalıp dünya basınında da boy gösterdiklerinde baba kız hep yan yanalar.. Ama sonra şartlar değişiyor…

ASLINDA MISIR HİDİVİ İSMAİL PAŞA YAPTIRIYOR

Köşke dönersek… Gelen bana da Koç Grubu’ndan gelen bilgiyle paylaşayım:
“Abdülmecid Efendi Köşkü, aslında 1880-1885 yılları arasında Mısır Hidivi İsmail Paşa tarafından, yapı için 20.000, mefruşatı için de 8.000 Mısır altını harcanarak av köşkü olarak yaptırılıyor. Köşk daha sonra II. Abdülhamit tarafından satın alınarak amcazadesi Abdülmecid Efendi’ye tahsis ediyor. Böylece av köşkü, sanat severliğiyle tanınan Halife Abdülmecid Efendi’nin hem yazlığı hem de ressamlığını sürdürdüğü bir sanat yuvası oluyor.
Abdülmecid Efendi, Köşkün dış kapısında Mısır süsleme üslubundan esinlenerek bir süsleme şaheseri yaratır. Köşk bu dönemde sanat ve edebiyat toplantılarına ev sahipliği yapar. Meşrutiyetten sonra siyaset adamlarının ve eski sadrazamların toplantıları da burada gerçekleştirilir.

KAZIM TAŞKENT VE KOÇ TOPLULUĞU

1924 yılında halifeliğin kaldırılmasıyla gayrimenkullerin tasfiyesi sonucu köşk, İstanbul Defterdarlığı’na geçer ve sonra Mehmet Doğan’a satılır (Bu beyfendi kimdir ben bilmiyorum N.Ö.). 1972 yılında mülkiyetinin tamamı Yapı Kredi Bankası’na geçen (Kazım Taşkent satın almış N.Ö.) eser son olarak, 2011 yılında Koç Holding Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı tarafından, eseri korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla satın alınır.

MİMARİ ÖZELLİKLERİ

Abdülmecid Efendi Köşkü’nün mimarisi ile süslemesinde Osmanlı ve Mısır üslubu hakim. Köşkün mimarı Vallaury’dir (Pek çok kaynakta mimarın Alexandre Vallaury olmasından şüphelenildiği ala kanıtlanamadığı yazıyor, belki kanıtlanmıştır arada, N.Ö.)
Yapıldığı dönemde 200 dönüme yakın bir koruluk içinde yer alan bu bina, selamlık binası. Köşkün bodrum katının, harem binaları yönünde de ayrı bir girişi var.
Kapı üzerinde yer alan kitabede küfi yazısı ile “Allah’tan başka galip yoktur” yazıyor.
1860 m2 kullanım alanına sahip olan köşk, 3 katlı. Giriş katında Türk evi geleneğinin geç bir örneği olan büyük bir sofa bulunuyor. Duvarları kaplayan rengarenk çiniler, çinilerin renkleri, şöminesi, çeşmesi, duvarlarda yer alan hat sanatının en güzel örnekleri, Abdülmecid Efendi Köşkü’nü eşsiz kılan özellikleri.

HAREMLİKLER GÜNÜMÜZDE YOK

Malum lebriz.com da artık yok; ama Wikipedia’da Nalan Yılmaz’ın oradaki yazısından yararlanılarak şunlar yazılmış:
“Eklenen harem ve müştemilat binalarıyla birlikte geniş bir yapılar topluluğuna dönüşen köşkün harem binalarının tümüyle ahşap olduğu söylenir. Bu binalar günümüze ulaşmamıştır. Şehzade Abdülmecid, bazı kaynaklara göre 1896-1897 yılları içinde, bazı kaynaklara göre ise 1900’lü yılların başında köşke yerleşmiştir. 1903 tarihinde yapıda esaslı bir dekorasyon değişikliği yapıldığı düşünülür.
Bazı kaynaklara göre köşkün ana giriş kapısı ve her iki yanında yer alan anıtsal duvar Abdülmecid Efendi tarafından planlanmıştır.

AVNİ LİFİJ’İN AŞK ÇEŞMESİ

Ayrıca köşkün doğu giriş sofasının sol tarafındaki duvarda bulunan ‘Aşk Çeşmesi’ adlı figürlü manzara resim Abdülmecid Efendi ve Avni Lifij tarafından 1900’lü yılların başında tasarlanmış, uygulamayı Avni Lifij yapmıştır. Duvarın ortasındaki iki musluklu ve önünde kurna olan mermer çeşmenin etrafını çevreleyen bu resim köşkün önünde, çeşme başında karşılaşıp sohbet eden çarıklı, renkli giysili kadın figürleri betimler, fresk tekniğindedir.
Köşkü sanatçıların uğrak yeri, hatta bir çeşit akademi yapan Abdülmecid Efendi’nin bu köşkte özellikle çarşamba günleri resim yaptığı bilinir. 4 Temmuz 1918’de Sultan Vahdettin’in tahta çıkması üzerine Şehzade Abdülmecid veliaht ilan edilmiş ve Dolmabahçe Sarayı’nın Veliaht Dairesi’ne taşınmıştır.
Köşk 1942’de Kalkavan ailesine satıldıktan kısa bir süre sonra (Mehmet Doğan belki o ailedendir) Kazım Taşkent tarafından satın alınarak restore edildi. II. Dünya Savaşı sırasında bir süre askerlere tahsis edildi. Uzun süre boş kalan yapı 1987-1988’de kısmen restore edildi. Günümüzde Koç Topluluğu tarafından sahiplenilmiştir”.

 

KAYNAKLAR

BU YAZIYI PAYLAŞIN:

WhatsApp
Email
Twitter
LinkedIn
Telegram
Facebook

YORUMLAR

8 Yorumlar
  • Halil Emre Mumcu
    Tarih: 20:34h, 21 Şubat Cevapla

    Koskoca Avnî Lifij sanırım mezarında ters dönmüştür.

    • Nilay Örnek
      Tarih: 20:59h, 21 Şubat Cevapla

      Benim için bu tür yorumlar hem çok acayip hem çok Türkiye. Ve maalesef. Bu hızlı dünyada bu zor ekonomide çok emek vererek çok ince eleyip sık dokuyarak dev bir iş yapmaya çalışıyor, bazılarının adını bile bilmediğimiz binaların hikayelerini, mimarlarını yazıyorum ama biri iki kere “Lifij” yerine “Lifrij” yazılmasını bu tarz bir ifade ile dile getiriyor. “Koskoca Avnî Lifij sanırım mezarında ters dönmüştür” bir ifade ya, “Nilay Hanım, Avni Lifij’in soyadı yanlış yazılmış-yazmışsınız” cümlesi de bir ifade. Peki niye ilki gibi kurmayı seçiyoruz; işte bu haşinlik başkasını bilmem de beni öldürüyor.

  • Halil Emre Mumcu
    Tarih: 00:50h, 22 Şubat Cevapla

    Yâni? Yanlış bende ki gazeteciliğin, koskoca Nilay Örnek’e “Lifij”‘i “Lifrij” yazdıracak kadar bittiğini unutmuşum. Siz bence diğer yazınız altındaki de dâhil tüm yorumlarımı silin, “Lifij” kalsın lütfen. Zâten onları da doğrudan şahsınızı muhâtap olarak yazmamıştım. Ben silemiyorum. Saçmasapan kısıtlamalar işte… Bunu da okur, onaylamazsınız. Olur biter…

    • Nilay Örnek
      Tarih: 18:01h, 22 Şubat Cevapla

      Halil Emre Bey, Avni Lifij yerine Avni Lifrij yazdığım için, birinin gözünde 28 senelik emeğim, gazetecilik geçmişim ‘boş olacaksa’ olsun:) Burada kimse beni SGK’lamadı. Okuyucu bir şey satın almıyor. Patronum yok, bu bir iş değil. Hobim bu benim. Tabii ki hata yapmak, çok beğendiğim birinin adını yanlış yazmak istemem ama oluyor, olabilir. Yanlışlarımı bilmek ve düzeltmek çok isterim. Gocunmam, gücenmem. Ama bir hata bulunduğunda, hatadan güç devşirmek, iktidar kurmak, sinirlenmek nedir; gerekli midir bilemiyorum. Yorucu. Benim iyi hissetmem için hatamı nezaket ile belirtmeniz yeterli idi. Birinin hatalarını yüzüne vurarak ifade eden ve bununla mutlu ya da tatmin olan biri değilim ki, siz “Saçma sapan”ı bitişik yazınca mutlu olayım. Bunu yapan benden başkaları. İyi günler.

  • Halil Emre Mumcu
    Tarih: 00:53h, 22 Şubat Cevapla

    Kendinizi iyi hissedin diye “saçma sapan”ı bitişik yazdım. Size kolay gelsin.

  • Halil Emre Mumcu
    Tarih: 23:49h, 25 Şubat Cevapla

    İktidâr kurmak mı? Onaylanmadan yorum girebilseydim bunu yazmaz ve Facebook sayfamda paylaşırdım. Ben sizin ne hâkîminiz, ne de avukatınızım. Îkâzımı biraz sivrice bir iğne olarak alıp yayınlamadan ve gereksizce yanıt vermeden yanlışınızı düzeltebilirdiniz. Siz 28 senelik gazeteciyseniz ünlü bir ressamımız olan Lifij’in soyadını onca kere yanlış yazamaz, bunu aylarca burada öyle tutamazsınız. İsmini işitmemiş dahî olsanız, stajyer olsanız dahî bunu yapamazsınız, her şey elinizin altında. “Double check” vardı, nereye gitti, attaaya herhâlde. Bana lûtfen emekçilikten bahsetmeyin. Hobiyse, hobi; işinizle ilgili. Doğru yapmalısınız.

    • Nilay Örnek
      Tarih: 17:55h, 26 Şubat Cevapla

      Halil Emre Bey; başa dönersek “Nilay Hanım, yazıda Avni Lifij yerine Avni Lifrij yazmışsınız, okurken dikkatimi çekti, haber vermek istedim”. Bakın bu kadar kolaydı. Kolay, nezaketli ve insani. Ben de hemen hatamı düzeltir, size teşekkür ederdim. Bi sitenin amacı bu, metni yazmmak ama yeni bilgi-belgeyle geliştirmek. Hatalar da buna dahil. Ne gazeteciliğim kalmış, ne double check yapmadığım:) Bu kabalık beni yoruyor, her yerden bu sözel şiddetle karşı karşıya kalıyoruz, her yerden. Ama burada, bu sitede buna tepki veriyorum, bu kadar emek verdiğim şahsi işimde bunu yaşamak istemiyorum çünkü. Bence siz de hassas bir insansınız, bu kadar hassas iken bu kadar negatif olmak da iyi değil. Bence burada bırakalım. Uzatmak anlamlı değil. Kimin haklı çıktığı da umurumda değil. Yine dediğim gibi burada hata arayan da yok, hata bulup mutlu olan da. İstemediğinizi de sileriz, bunu da dert etmenize gerek yok. İyi günler

  • Halil Emre Mumcu
    Tarih: 23:59h, 25 Şubat Cevapla

    Derdim sizinle özel olarak uğraşmak değil. Belki dışarıda keyifli birisinizdir, bilemem. Podcast’iniz de varmış. Ama şahsınızı açıkçası pek de iyi tanımadığım akrabâmın bânîsi olduğu târihî bir apartmanla ilgili bir yazının altına yorum yazarak dolaylı şekilde muhâtap aldığıma, emîn olabilirsiniz o yanlışınızı gördüğüm vakit değil, sonra yaşananlardan sonra pişmân oldum. Yoksa herkes yanlış yapar. Ben örneğin “torununun torunu” olarak yazmışım, başka hatâlarım vardı silemiyorum, bir daha yazdım. Ama siz, silebilirsiniz.

Bir yorum yazın

DİĞERLERİ

Asmalımescit

Bilgir Han

Yıllar yılı fotoğrafladığım binalardan biri; İstanbul Asmalımescit Sofyalı Sokak’ta (eskiden Refik olan meyhanenin karşısı) Bilgir Han. Dışının yeniden renklendirilişi pek benlik olmasa da art nouveau yapısıyla her daim dikkat çekici. Kapısını açık yakalarsanız da, -bakımsızlığına rağmen- girişteki desenler gerçekten merak uyandırıcı. E insan soruyor; “Bir

Devamı »
Kurtuluş

Zümrüt Palas

Ressam Hamit Görele. Resimlerine aşina olmayanlar bile bilir ismini diye düşünüyorum. Özetle… Giresun’da doğmuş, Güzel Sanatlar Akademisi’nde Hikmet Onat ve İbrahim Çallı’nın öğrencisi olmuş, 1928’de mezun olduktan sonra Avrupa Resim Yarışması’nda ikinci olmuş, devlet bursuyla Paris’e giderek Andre Lhote ve Fernand Leger’in atölyelerinde öğrenim görmüş. 

Devamı »
Kültür

Nacar Evi

“Ya işte bu!” sevinçli nidasıyla paylaştım Instagram’da bu evi.  Baştan beri bu işe girip de yaratmak istediğim dürtülerle hareket eden birini görmek harika oldu.  Merve Yılmaz, Mersin’de yaşıyor. Görüp beğendiği, hep kreş olarak bildiği bir binayı merak edermiş; araştırmaya karar vermiş. Bulduklarını da bana fotoğraflarla

Devamı »
Nişantaşı

Narmanlı Apartmanı

“…Narmanlı’nın girişi beyaz mermerdendi. Bir apartman girişinden çok, küçük bir sarayın girişini andırırdı. Bordo kadife kaplı markizi, bizote kristal aynası ile neredeyse nadide bir mobilya parçası sayılabilecek ahşap asansöre ulaşmak için, her iki tarafında bronz birer kadın heykeli bulunan geniş merdivenleri çıkar, ikinci kademeye gelirdiniz.

Devamı »
Kanlıca

Ethem Pertev Bey Yalısı

Bu toprakların en önemli eczacılarından Ethem Pertev Bey mevzuunu açmıştım. (Mesela Krem Pertev ya da Pertev Şurubu’nu hâlâ çok hatırlayan var). Ve şimdi Ethem Pertev Bey Yalısı’ndan bahsedeceğim. Bu yalıda ondan önce de yaşandı, sonra da… Ama orası hep Ethem Pertev Bey Yalısı oldu. 1860’larda

Devamı »
Nişantaşı

Karaosmanoğlu (Polikar) Apartmanı

Bir zamanlar yaşamış bazı insanlar, yıllar yıllar sonra, onları zamanında hiç tanımamış, akrabalık ilişkileri de olmayan insanlar tarafından da anılabiliyor. Zamanının pek çok ünlü davasıyla gündeme gelen avukat, yazar ve ‘ilklerin çevirmeni’ Haydar Rifat Yorulmaz ile İnayet Apartmanı vesilesiyle tanışmıştık. İlk Türk sosyalistlerinden Haydar Rifat

Devamı »
Gümüşsuyu

Gümüşay Apartmanı – Ahmet Hamdi Tanpınar Evi

Misal çok yakınımda Gümüşsuyu-Ayaspaşa Emektar Sokak’ta bir berber var. Berber gibi berber. Saç tasarımı falan yapmıyor, pencereleri David Beckham ya da Ronaldo fotoğraflarıyla donatılmamış ve uygun fiyatlı. Meğer onun olduğu bina, Gümüşay Apartmanı, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın son yaşadığı ve Türk Edebiyatı’nın benim en, en, en,

Devamı »
Büyükada'nın Yaşlanmayan Modernleri
Hasan Çalışlar Arşivi

Çok sevdiğim mimar Hasan Çalışlar’ın, Instagram’da oluşturduğu ve “Büyükada’nın Yaşlanmayan Modernleri” adını verdiği arşivine, bundan sonra sitenin bu bölümünden ulaşabileceksiniz.