Bay Selim Süter Evi

Yapım yılı: 1950

Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun Murat Daltaban yönetmenliğinde sahneye koyduğu 1984‘ü izlemek için Bursa’ya gittiğimizde ertesi gün Fotoğraf Müzesi’nin kütüphanesine bir kitap gördüm; Nezaket Özdemir’in “Çekirge Köşkleri” (Sentez Yayıncılık).

İlk açtığım sayfada da “Selim Süter Evi”.

ARKADAŞIM SELİN SÜTER’İN DE EVİ TABİİ

Arkadaşım var, tanıdığım en nezaketli insanlardan biri Selin Süter. Ailesinin Bursa ile bağlantısı var biliyorum. Süter, süt, üçgen peynir, Sayas peyniri… 

Kitaptan çektiğim villa fotoğrafını Selin’e “Bak ne buldum. Sizin aileyle bağı var mı?” diyerek, tatlı bir neşeyle gönderdim… Bu evin Selin’in bugünkü Selin olmasındaki rolünü, o eve aşkını ve o evin önce Cavit Çağlar’a satılması, sonra evin geçirdiği değişim ve en sonunda yıkılıp yerine kocaman bir otel yapılmasıyla yaşadığı üzüntü, hatta travmayı bilemezdim.

Bir evin bir çocuğun hayatı için ne anlamlara geldiğini tahmin ederim; bir insanın bir eve hatıralarını bağlamasını da bilirim. Selin telefonda o kadar üzgündü ki…

Arkitekt dergisinin ifadesiyle “Bay Selim Süter Evi”ni size de anlatmak isterim.

Ama önce Selim Bey’den başlayalım…

İLK SÜT TOZU FABRİKASI

Selim Süter, 1900 Prizren, Kosova doğumlu. bursadakultur.org‘daki özgeçmişinden yararlandım ama Selin benim için birkaç yanlış bilgiyi düzeltti. Bir harmanla yazayım: 

Selim Bey, 1922 yılında ailesiyle birlikte Türkiye’de göç ediyor. Önce Ankara’ya…

“Atatürk, 1930’lı yılların başında Ankara’da Meclis binasına yakın Halk Pasta Salonu’na ara sıra uğrar, Selim Süter ve kardeşleri ile sohbet edermiş. O dönemde aile Nestle’nin süt tozunu kullanıyor. Atatürk, Nestle’nin üst düzey yöneticileri ile aileyi bir araya getiriyor. Nestle yöneticileri, aileyi bir süt tozu fabrikası kurmaya ikna ediyor. Beş erkek kardeşin en ufağı olan Selim Süter, araştırma yapmak üzere Arnavutluka gidiyor. O zamanlar süt için Karacabey havzası uygun olduğundan fabrika için Bursa seçiliyor ve Atatürk’ün de desteğiyle ilk süt tozu fabrikası kuruluyor. Sonradan eriyen peynire adını da verecek olan SAYAS ismi de başharflerin kısaltması; S Süter, A Murat Süter’in babası Adil, Y Selin’in babası Yalçın, A kardeş Abdürrahim ve S kendisi Selim. Yani önce soyad, sonra çocukların başharfleri, sonra kendilerinin…

KUMRUDAKİ SAYAS PEYNİR VAR YA..

Selim Süter zamanında Bursa’yı kalkındıran kentin en önemli, en tanınmış ve etkili karakterlerinden biri… Sonraki yıllarda CHP ile siyasete de atılıyor.

SAYAS da bilen bilir, nasıl ki Selpak bizde bütün kağıt mendillerin adı oluyorsa uzun yıllar eriyen peynirin adı, üçgen-yaldızlı paketli peynirleri de ilk Süter’ler yapıyor. İzmir’in meşhur kumru sandviçinde de sayas peynir adı çok geçer, Sayas’ı İzmir markası bilen de var. Bunu Selin’e sorduğumda anladım; halaları İzmir’e gelin gitmiş:)

Bu arada Sayas Ayran da pek meşhurmuş.

ÇELİK PALAS’IN YANINDAKİ BİNA…

Eve dönersek… “Bay Selim Süter Evi”ni Arkitekt dergisinin 1950 yılı metninden (Cilt: 1950 Sayı: 1950-03-04 , 219-220, Sayfa: 45-50) aktarayım:

“Çekirge yolu üzerinde, Çelik Palas Oteli’nin yanında inşa edilmiş olan bu büyük ev, önünde bulunan geniş ova ve manzaraya göre plân ve cephe tertibini almıştır. Binanın zemin katı, salonlar ve oturma odaları ile servislerine tahsis edilmiş olup üst katta yatak odaları, ev sahiplerine mahsus gündüz odaları ve sofa bulunmaktadır. 

Binanın zemin katında kısmen ve subasman kısmında da tamamen kesme Bilecik somakisinden duvar yaptırılmıştır. Diğer duvarlar tuğla ve üzeri sıvalıdır. Binada kalorifer ve sıcak su bulunmaktadır.”

MOBİLYALAR, HALILAR, HER ŞEY VİLLAYA ÖZEL…

“Kalorifer radyatörlerinin pencere altlarına konduğu kısımlar, izolasyonu temin etmek ve dolayısıyla cephede malzeme ve renk tesiri elde etmek gayesiyle, haricen cilâlı çam kaplanmıştır. Binanın üç cephesinde manzara ve ışık temini gayesiyle geniş pencereler ve büyük camlar düşünülmüştür. Kat döşemeleri parkedir, orta salondan üst kata çıkan merdiven meşeden yapılmıştır. Mobilyalar ve halılar binanın mimarları tarafından tertip olunarak imal ettirilmiştir. Villa en itinalı ve zengin malzemelerle imal olunmuştur, tekmil yatak odalarında gömme dolaplar ve lavabolar vardır. Banyo gömme olup, yer seramik ve duvarlar mavi renkli fayanslarla kaplıdır. 

Teşkilâtlı olarak düşünülen mutfak seramik ve fayansla kaplıdır. Salonlarda ve mutfakta aspiratör tesisatı yapılmıştır. Lüks olarak inşa edilmiş bulunan bu ev mefruşatiyle birlikte takriben 250.000 liraya mal olmuştur.”

BURSA OVASI MANZARALI

Villanın dönemine göre bir hayli yüksek maliyetle inşa edildiğini belirten Nezaket Özdemir de kitabında sofaya açılan 5 yatak odasının da balkonlu olduğunu, binanın 3 cephesinin geniş pencerelerden Bursa Ovası’nı gördüğünü belirtiyor. Bu arada kitap bina Cavit Çağlar’ın mülkiyetindeyken yazılmış.

O TARAÇALI BAHÇE VE KÜTÜPHANE

Selim Bey ile Resmiye Hanım’ın torunu olan arkadaşım Selin Süter’in anlattıkları bütün bunları o kadar tamamlıyor ki… Selim Bey, süt tozu fabrikası nedeniyle pek çok araştırma ziyaretinde bulunuyor. Bir gün yaptıracağı evini Türk mimarlara emanet etmeye kararlı ancak Belçika’dan Fransa’ya ziyaret ettiği pek çok ülkede ev için teknolojileri inceliyor, oradaki mimarlardan fikirler alıyor. 

Düşünün; 1950’lerde Bursa’da yerden ısıtmalı bir villa.. 

Selin de 12-14 yaşlarına kadar hemen hemen her hafta sonunu bu evde geçirmiş. 

“Evin arkasında öyle bir bahçe vardı ki” diyordu Selin… Taraçalı bir bahçe… “Öyle bir bahçe ki, dut ağacından kayısısına yok yok. Tüm sebzeleri oradan alıyoruz” 

Zemin kattaki kütüphane oda, geniş penceresinden bu bahçeye bakıyor… Sen dev kütüphanenden kitabını alıp berjer koltuklara oturuyor ara ara bu bahçeyi seyrederek kitabını okuyorsun… 

CAVİT ÇAĞLAR VE BİR GECEDE YIKIM

Cavit Çağlar’ın binayı aldıktan sonra ilk yaptığı işlerden biri o ağaçları kestirip havuz yaptırıp palmiyeler diktirmek… Evin satılmasından sonra Selin’in çok büyük acı çekmesine neden olan ikinci olay. Ve Cavit Çağlar birkaç yıl içinde de borçlarına karşılık araziyi otel olması için satıyor. Ve bu ikonik ev, bütün itirazlara rağmen bir gecede yıkılıyor.

O evin yerinde bugün, yanar döner cepheli Mövenpick Otel var.

Hızlı bir Google aramasıyla bile Cavit Çağlar’ın o dönemine dair pek çok hukuki problem haberi de bulunabiliyor.

‘BİR KADIN İÇİN NE BÜYÜK KOLAYLIK!’

Bir köşe yazısına rastladım, Müşerref Seçkin’den alıntı ile: “Bir ara işleri bozulan ve sonra düzelen Cavit Çağlar artık bir otelde yaşıyormuş. Şaşırmayın bir aile sorunu yok. Hatta eşiyle arası çok daha iyi. Çağlar, Bursa Çekirge caddesindeki muhteşem evini yıktırmış ve arazisinde çok lüks bir otel yapılmış. Çağlar ailesi o otelin kral dairesinde yaşıyormuş. Bir daire de konuklar için ayrılmış.

Çok büyük bir kolaylık tabi. Seyahate gittin, evi aç kapa yok. Yemek temizlik ve güvenlik garanti. Bir kadın için ne büyük kolaylık.”

CORBUSIER VE ELDEM’İN İZİNDEN…

1950 yılı Arkitekt Dergisi’ne kapak da olmuş yapının mimarlarının Halit Femir ile Feridun Akozan.

Gökhan Okumuş (ODTÜ) ile Gürkan Okumuş’un (Uludağ Üniversitesi), Docomomo, Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları metninden mimarlara dair daha aydınlatıcı bilgi okumak mümkün:

“Güzel Sanatlar Akademisi mezunu ve 1937 yılında Le Corbusier’in yanında eğitim alıp çalışan yüksek mimar Halit Femir ve yine Güzel Sanatlar Akademisi mezunu olup Sedat Hakkı Eldem’in asistanlığını yapmış, TBMM inşaatında ve Henry Proust’un yanında çalışmış olan yüksek mimar Feridun Akozan’ın tasarımını ve yapımını üstlendiği yapı, dönemin özellikleri ve kentsel yapım sürekliliği açısından oldukça önemli bir yere sahiptir”.

İSMET İNÖNÜ VE DEMİREL’İN DE KALDIĞI YAPI…

İsmet İnönü ve Süleyman Demirel’in yurtiçi gezilerinde birkaç kez bu konutta kaldıkları da metinde belirtiliyor. İsmet İnönü bilgisini Selin’den de almıştım.

Docomomo metninde evin Bursa ve Türk mimarisi için önemine dair uzun da bir vurgu var; yine alıntı yapayım:

“1980’lere değin Bursa kent merkezi ve ulaşım ekseni olarak tarifleyebileceğimiz Çekirge -Altıparmak – Heykel – Setbaşı-  Namazgah ekseni aynı zamanda kentin yapım tecrübelerinin de bir ekseni olarak tanımlanabilir. Özellikle konut bağlamında kentin görsel ve işlevsel hafızasını da oluşturan bu eksen üzerinde dönemin özelliği olarak sayılabilecek birçok ortak nokta görmekteyiz.

(…)

Uludağ eteği ve Bursa Ovası manzarası ile de mimari ve konum olarak özgün bir yapıya sahiptir. Selim Süter Evi de Çekirge’de olmasından kaynaklı çok belirgin mimari özelliklere sahip olmakla birlikte döneminin ve mimarlarının tasarım anlayışını da oldukça başarılı bir şekilde yansıtmaktadır.”

EŞYALAR HALA DURUYOR

Evin çizimlerine, mobilyalarına, kapısına, balkonuna, ağaçlarına uzun uzun baktım. Onları kanlı canlı hayal etmeye çalıştım. En azından eşyalar hâlâ duruyormuş. 

Selin’in küçücük yaşında annesinin gelinliğini giyip merdivenlerden inmeye çalıştığı ve oradan gelin çıkacağı günü hayal edişini düşündüm… Bu hayali olmamış. Ama Selin Süter’i iletişim dünyasında, gazeteciler iyi tanır; bu evin ona nasıl bir sakinlik, asalet, gusto ve nezaket kattığını ben görebiliyorum… Selim Süter Evi’ni büyük anne ve babasıyla bir özlemesini de anlıyorum sanırım.

BU YAZIYI PAYLAŞIN:

WhatsApp
Email
Twitter
LinkedIn
Telegram
Facebook

YORUMLAR

2 Yorumlar
  • Rüksan Tuna
    Tarih: 22:34h, 05 Şubat Cevapla

    Cavit beye sempati beslemezdim, böylesi bir değeri yokettiği için çok hırslandım. Ruh fakiri sonradan görme burjuvalar…Bu projenin mimari çizimindeki naif ahşap desenleri bile kızgınlığımı dindirmedi…
    Neyse…paylaşımınız için teşekkürler..planometrideki yaşama alanlarının cömertliğini hissettim. Dinlenme konuşma derleşme köşeleri. Çalışma alanlarını da barındırın yatak odaları ve çepeçevre taraça…nerdeyse her odaya açılan balkonlar…böylesi kullanım “zenginliği” şimdilerde hiç yok..

    • Nilay Örnek
      Tarih: 22:48h, 05 Şubat Cevapla

      Ben planı sizin gibi okuyamasam da, Selin’in anlattıklarıyla bakınca plana o kadar etkilendim ki… 1950 yılında, masadaki heykel bile çok ilginç geldi bana..

Bir yorum yazın

DİĞERLERİ

Gümüşsuyu

Gözcü (Gayret) Apartmanı

“Rahmet istedi” derler ya… Bazen zamanında çok çalışmış, kalıcı bir şeyler yapmaya çalışmış insanların yıllar sonra bir vesileyle adlarının anılmaya devam ettiğini düşünüyorum. Bugün de, ‘bina arkeologluğu’ yaparken döneminin önemli göz doktorlarından Dr. Niyazi İsmet Bey’i, daha da doğrusu Dr. Niyazi İsmet Gözcü’yü tanıyıp andım.

Devamı »
Nişantaşı

Levent Apartmanı

Mimaride yuvarlak öğelere zaafım var galiba… Bu bina da benim için şahane… Nişantaşı’nın Harbiye tarafında, Pangaltı’ya çıkan Süleyman Nazif Sokak üzerinde, Levent Apartmanı. Kimi zaman sırf güzelliğini göreyim diye yolumu değiştiriyorum. Her açıdan ayrı bir görkemi var. Metinlerden anlıyorum ki eskiden deniz de görüyormuş. İçinde

Devamı »
Moda

Arif Paşa Apartmanı

Şöyle bir eposta aldım: “Sayın Nilay Örnek, Sitenizin tanıtım yazısında ‘Mimari anlamda değerli, hikâyesi olan yapıların kaydını düşelim. Bir hafıza oluşturalım, kaynak sunalım’ demektesiniz. Bu samimi çağrıya kulak vererek, Caferağa, Ruşen Ağa Sk. 18/A, 34710 Kadıköy/İstanbul adresinde bulunan apartmana ait görüntüler ile yazımı paylaşmak istedim. Saygılar, Sevgiler Mehmet

Devamı »
Nişantaşı

Narmanlı Apartmanı

“…Narmanlı’nın girişi beyaz mermerdendi. Bir apartman girişinden çok, küçük bir sarayın girişini andırırdı. Bordo kadife kaplı markizi, bizote kristal aynası ile neredeyse nadide bir mobilya parçası sayılabilecek ahşap asansöre ulaşmak için, her iki tarafında bronz birer kadın heykeli bulunan geniş merdivenleri çıkar, ikinci kademeye gelirdiniz.

Devamı »
Şişhane

Metrohan

Çıkan kısmın özeti: İstanbul Kültür Sanat Vakfı’ndan Ayşe Bulutgil ile Elif Ekinci, 27. İstanbul Tiyatro Festivali vesilesiyle, festivale ev sahipliği yapan bazı binaları yazacak “o binalar konusunda uzman” kişilerle iletişim kurmuş ya da kurmama vesile olmuş idi. Ve şimdi, iki çok tatlı ve harika hikaye

Devamı »
Gümüşsuyu

Hamit Bey / Süzan Nyego Apartmanı

Mimar Apostol Mavrodoğlu tarafından tasarlanmış olan orijinal ismi Süzan Nyego Apartmanı; şimdi ise Hamit Bey Apartmanı. Nereden mi biliyorum; 1944 tarihli Pervititch Haritası‘ndan. O dönem ismi Gümüşsuyu Caddesi olan şimdinin İnönü Caddesi’nde, yakın zamana kadar 59, şimdinin 47 numarası olan bina.  Mimar Apostol Mavrodoğlu binalarını

Devamı »
Bakırköy

Papazyan Evi

Tevâfuk; hakkettiğin, haklı tesadüf. Hepimize kısmet olsun.  Baştan başlayayım; Bayburt’tayım, Baksı Müzesi’nde. Baksı’nın muhteşem kütüphanesini bulmuşken Argos ve İstanbul’un 80 ve 90’lardaki sayıları ve bir kitabı ödünç aldım iki günlüğüne… Kitap Turgay Tuna’nın ‘Hebdomon’dan Bakırköy’e’ adlı kitabı. Bazı bölgeler için bazı insanlar şanstır; Turgay Tuna

Devamı »
Büyükada'nın Yaşlanmayan Modernleri
Hasan Çalışlar Arşivi

Çok sevdiğim mimar Hasan Çalışlar’ın, Instagram’da oluşturduğu ve “Büyükada’nın Yaşlanmayan Modernleri” adını verdiği arşivine, bundan sonra sitenin bu bölümünden ulaşabileceksiniz.