Bu yazıyı Büyükada Rum Yetimhanesi -2 ile okuyun lütfen.
“Dağın tepesindeki bu dev ahşap yapı, Büyükada Rum Yetimhanesi, tıpkı Atlas okyanusunun dibinde duran Titanic gibi bir hayal olmayacak kadar gerçektir. Ama aynı zamanda gerçek olamayacak kadar da bir hayaldir” diyordu, Bianet’teki eski bir yazısında mimar Korhan Gümüş…
“Tam da bu” diye düşündüm dün Büyükada’nın efsanevi Rum Yetimhanesi’ne bakarken…
Çevremde olup onu görmemiş, ilişki kurmamış insan azmış meğer. Bense hikâyesini bilirdim de dün akşam bir toplantı vesilesiyle ilk defa yanına gittim.
Hemen haberi vereyim: 2018’de, Europa Nostra ve Avrupa Yatırım Bankası’nın ‘Avrupa’nın tehlike altındaki 7 kültürel mirasından biri’ listesine aldığı Büyükada Rum Yetimhanesi’nin restorasyonu için ilk adım atıldı.
RÖLÖVE BİTMİŞ, SPONSORA DÖNÜYOR
İBB iştiraki #BİMTAŞ’ın, ağırlıkla insansız hava aracı ve lazer tarama gibi uzaktan algılama metotları kullanarak yaptığı çalışmalarla yetimhanenin rölövesi bitirilmiş.
2010 yılında, yıllar yıllar sonra yeniden yetimhanenin mülkiyet hakkını kazanan Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, projenin arkasında; dün Kültür Bakanlığı ve farklı ülkelerden temsilciler, sivil toplum kuruluşlarından insanlar, Büyükadalı sanatçı ve yazarlar, okulda eğitimcilik yapmış Yani Kalamaris de vardı toplantıda. Ancak tahmin edebileceğimiz gibi, bu, çok maliyetli bir iş.
Sponsor ya da sponsorlar gerekiyor, bu bir.
NE AMAÇLA KULLANILACAK?
“Restore edildikten sonra bu binayı kimler, ne amaçla kullanacak? Binanın işlevi ne olacak?” ilk önce bu sorulara yanıt aranıyor, bu iki… (Aslında ilk önce bu soruya yanıt aranıyor olması ne güzel; “Biz bir yapalım, sonra bakarız” huyumuz malum.)
Bu arada halka açık bir yapı olması amaç.
Restorasyon Projesi Koordinatörü aynı zamanda Rum Vakıfları Derneği Başkanı olan Laki Vingas.
“Biraz rekonstrüksiyon biraz da restorasyon olacak” deniyor; yani bazı yerler onarıma uygun, bazı bölümlerin yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor anladığım.
122 YILDIR AYAKTA
Malum Alexandre Vallaury çok iyi bir mimar; yeteneği, birikimi ve entelektüel kimliği nedeniyle Osmanlı üst yönetimi ve Fransız iş çevrelerinin vazgeçilmez mimarı. Osman Hamdi Bey’in ‘Mimar-ı Şehir’ dediği kişi.
Anlatacağım, binayı otel-kumarhane olarak tasarlıyor (ikinci dosyada var, okuyunuz). Dev bir ahşap yapı, 122 yıldır ayakta. Hem de son yıllarda çatısında yüzde 50’den fazla çökme olmasına, yukardan aşağıya yağmur, kar ve güneş almasına rağmen.
Alt katların daha az zarar gördüğü belirtildi mesela basın toplantısında. Neredeyse bayağı sağlam bölümleri olsa da, uzun zamandır çökme tehlikesi var ve bu nedenle içeri giriş patrikhane izni olmaksızın yasak.
AVRUPA’NIN EN BÜYÜK, DÜNYA’NIN İKİNCİ BÜYÜK MUHABBETİ
Ama bu büyüklükle bir yapının böyle kalabilmesi ilginç. “Avrupa’nın en büyük, dünyanın ikinci büyük ahşap yapısı” deniliyor. “Ahşap karkas sistemde inşa edilmiş olan yapı, 23.000 m2 lik bir bahçenin içinde yaklaşık 3000m2 oturuma sahiptir. Yapı ana ve yan bölümler olmak üzere üç kısımdan oluşur. Yan bölümler 6, ana bölüm ise 5 katlıdır” diyor adalidergisi.com‘daki raporda.
Bu arada bir yere sürekli “dünyanın en büyük ikinci”si denildiğinde insan hep birinciyi merak ediyor. Lütfen konuşma yapanlar, yazı yazanlar, meraklı insanların takıklıklarını dikkate alın:) Tōdai-ji dünyanın en büyük ahşap yapısı sanırım, Japonya’da bir Budist tapınağı. İngilizce arama yaptığımda Norveç’teki ‘Mjøsa Tower’ çıkıyor karşıma, çünkü çok uzun, en uzun olabilir ama sıralama ona göre yapılsa herhalde Rum Yetimhanesi Avrupa birincisi olamazdı.
Zaten birinci, ikinci ‘bu durumda’ çok da önemli olmasa gerek!
Ama sürekli telaffuz edilince… Konuya döneyim
‘SIRADAN BİR AHŞAP BİNA DEĞİL BU‘
Binanın teknik durumuyla ilgili yine mimar Korhan Gümüş’ün 2018 tarihli bianet yazısından yararlanacağım:
“Yapının kimi yerlerindeki hasara dışarıdan baktığınızda ‘Eğer bu ölçüde dış kaplamaları, çatısı hasar gördüyse, muhtemelen geriye korunacak fazla bir şey kalmamıştır’ diye düşünebilirsiniz, doğal olarak. Görünüm ürkütücü. Ancak biraz yapıyı keşfetmek için çaba gösterdiğinizde durum değişiyor. Çünkü Yetimhane sıradan bir ahşap yapı değil.
Suya maruz kalmasına rağmen bugüne geldi.
İçeri girdiğinizde ve daha ilk bakışta bu cesametteki bir yapının dönemin sıradan ahşap yapılarından farklı olarak, özel bir strüktürel konsepsiyonla tasarlandığı hemen fark ediliyor.
Yani yapı ilk aşamada, bir otel olarak tasarlanırken, bilinen ahşap yapı detaylarından bir bütün olarak farklı bir taşıyıcı sistemle gerçekleştirilmiş.
Örneğin döşemelerde 40 cm aralıkla kullanılan 40×10 cm’lik kirişleme sisteminin bunca su almaya rağmen sağlam olduğu görülüyor. Bu ahşaplar suya maruz kalmalarına rağmen havalandırma sayesinde neredeyse beton bir yapıdan daha sağlıklı bir şekilde bugüne gelmişler.
Bu kirişleme sistemi tavanlarda ayrıca 5×15 cm’lik gibi gözüken daha sık merteklerle kaplamayı tutmak üzere tamamlanmış.”
Bu yazıyı Büyükada Rum Yetimhanesi -2 ile okuyun lütfen.
* Bu yazıyla birlikte şu söyleşiyi de dinleyebilirsiniz. Hoş olur.
Açık Radyo-İstanbul Ansiklopedisi’nde, Cem Erciyes ile Kansu Şarman’a, Rum Vakıfları Derneği Başkanı Laki Vingas anlatıyor.
Fotoğrafların notu: Büyükada Rum Yetimhanesi’nin güncel ve şahane olmayan fotoğraflarını ben çektim. İlk yazıda benim içinde olduğum, kapak yaptığımız fotoğrafı Yasemin Giritli İnceoğlu çekti. Öğrenci kimliği fotoğrafı 206 Odalı Sessizlik adlı sergiyle ilgili haberlerden. Eski fotoğraflar internette oradan buradan. İkinci yazıdaki fotoğraflar Stelyo Berberakis’in bbc için yazdığı haberden. Ve Ziya Tacir fotoğrafları var; muhteşemler. 2012 yılında içeride özel izinle çekmiş. Linki de burada…
2 Yorumlar
Pingback:Büyükada Rum Yetimhanesi - II | Her Umut Ortak Arar
Tarih: 13:14h, 28 Ağustos[…] yazıyı Büyükada Rum Yetimhanesi -1 ile okuyun […]
Kadir YAZICI
Tarih: 00:01h, 19 Ocak2023 oldu ama hala bir gelişme olmadı restorasyon konusunda. Sanırım yıkılıp yok olup gidecek.