Daimi konuk yazarlarımdan biri olsun istediğim Gökçe Günaydın anlatıyor:
Sözlükte; hareket etmeyen, durgun, dingin, kimseyi rahatsız etmeyen anlamlarına gelen ‘sakin’ kelimesi aynı zamanda ‘bir yerde oturan’ anlamı da taşıyor. İşte benim de sakini olmaktan çok mutlu olduğum ve başka bir semtte yaşamayı hayal dahi edemediğim Erenköy, sakin kelimesinin ‘dingin’ ve ‘kimseyi rahatsız etmeyen’ anlamlarının da hakkını veren bir semt.
19. Yüzyıl’ın ikinci yarısından bu yana yerleşim alanı olan ve o dönemde bağ-bahçe evlerinin olduğu Erenköy, zamanla devlet görevlilerinin ve zengin ailelerin yaşadığı köşk ve konaklarla donatılmış. 1965’ten itibaren Kadıköy’de hızlanan imar çalışmaları ve 1973’te Boğaziçi Köprüsü’nün açılışıyla birlikte Erenköy de hızla yapılaşma sürecine dahil olmuş. Zamanla köşklerin yerini apartmanlar alsa da bugün dahi evden çıktığımızda çok kısa bir yürüyüş güzergahında 5-6 köşk görebiliyoruz.
Balat’ta doğup büyüyen annemin Erenköy için “Biz küçükken buralar İstanbul’un sayfiyesiydi” söylemi İstanbul’a geniş bir çerçeveden bakınca hâlâ bir miktar geçerliliğini koruyor aslında. Günümüze ulaşan köşklerin çoğu restore edilmiş ve yerleşimin devam ettiği bakımlı yapılar. Ancak Kadıköylüler’in minibüs caddesi olarak adlandırdığı Şemsettin Günaltay Caddesi üzerinde yer alan ve köşkler grubu olarak adlandırabileceğimiz aynı parsel içindeki 3 köşkten biri yıllardır çürümeye terk edilmiş durumda. Yüzde 53 hissesi 55 milyon liraya konut + ticari imarlı ibaresiyle satışa çıkarılan bu köşk, belki de kısa bir süre sonra aramızdan ayrılacak.
KABASAKAL MEHMED PAŞA
Köşkler grubu olarak bahsettiğim üç yapının bulunduğu arazide yer alan iki yapı Osmanlı paşalarından Kabasakal Mehmed Paşa’nın yaptırdığı yapılar. Bu arazi, kendisine II. Abdülhamid tarafından bağlılığının ödülü olarak hediye edilmiş. Baş hafiye olan ve uzun sakalı nedeniyle Kabasakal lakabı taşıyan Mehmed Paşa, padişaha o kadar bağlıymış ki onu peygamber vekili olarak görür, babasını kesmesini emretse “Besmeleyi çeker keserim” dermiş. Hatta Mustafa Kemal harp akademisinden mezun olduktan sonra saray alehtarı olduğu gerekçesiyle Kabasakal Mehmed Paşa tarafından padişaha şikâyet edilip kısa bir süre tutuklu kalmış.
PADİŞAHI ÇOK YAŞA!
Paşanın bu tartışmalı ve aşırı bağlılığına karşılık Erenköy’deki arazi hediye olarak kendisine verilmiş ve haremlik ve selamlık olmak üzere iki köşk yapılmış. Haremlik olarak inşa edilen köşk bugün bakımlı durumda ve anaokulu olarak işletiliyor. Selamlık olan zarif yapı ise özel mülk ve kullanımda.
II. Meşrutiyet’in ardından halkın kendisine karşı ayaklanması nedeniyle İstanbul’dan Bursa’ya kaçan paşa 31 Mart vakasına karıştıktan sonra Bursa’dan da kaçarken yakalanır ve idam edilir. Erenköy’de bulunan köşkler ise varisler aracılığıyla Ermeni tüccar Tomik Gezeryan’a satılır. Zaten bu köşkler yapılırken de tüm malzemelerin Karaköy’de inşaat malzemeleri satan Gezeryan tarafından Avrupa’dan ithal edildiği söyleniyor.
TOMİK GEZERYAN KİMDİR?
Tomik Gezeryan hakkında edinebildiğim bilgi; inşaat malzemeleri sattığı için kendisine Keseryan diye hitap edildiği ve köşkleri satın aldıktan sonra kız kardeşi için araziye yeni bir köşk yaptırdığı. Bugün bakımsız durumda ve satılık olan köşk de Gezeryan’ın sonradan yaptırdığı köşk. Keseryan olarak bilinen bu tüccar hakkında bilgi edinmeye çalışırken ilginç bir tesadüfle karşılaştım fakat bağlantıyı doğrulayacak bir kaynak bulamadım. Yine de aktarmak isterim; biyografi yazınının önemli ismi Mahmut Kemal Bey ‘Hoş Sada’ adlı eserinde Kemani Tatyos Efendi olarak bilinen ünlü besteci Tateos Enserciyan’dan Keseryan olarak bahsetmiş. İlginç olan ise Tatyos Efendi’nin asıl soyadının kökü olan enser kelimesi de çivi anlamına geliyormuş ve Tatyos Efendi hayatının büyük bir bölümünü Kadıköy’de geçirmiş. Bu bağlantı bana Tomik Gezeryan ile Tatyos Efendi’nin akraba olabileceklerini düşündürdü. Ama kendi imkanlarımla bu bilgiyi doğrulayabilecek bir kaynak bulamadım.
Varlık vergisi çıkana kadar Gezeryanlar’ın yazlık konutu olarak kullanılan yapılar verginin yükünü kaldıramayan ve ticari hayatı son bulan Tomik Gezeryan tarafından mecburen satılır. Kız kardeşi için yaptırdığı köşkün bugünkü sahipleri aralarındaki anlaşmazlık sebebiyle yapıyı kaderine terk ederler. Şu an Erenköy köşkleri arasında en güzel bahçelerden birine sahip olan bu köşkün arazisi oto yıkama olarak bile kullanılmış, duvarlarına yazılar yazılmış.
KAMU İŞLEVİ OLSA…
Son yıllarda ortaklardan biri inşaat şirketinin tabelasını yerleştirdi fakat ofis olarak kullanılabilecek bir tadilat da görmüş değil. Köşkün arazisinin inşaat şirketlerinin iştahını kabartacak bir konumda olduğu tartışılmaz. Fakat yaptığım araştırmaya göre satışa konu olan arsa payından inşaat ile elde edilebilecek kâr bugünkü satış bedelini karşılamaya değmiyor. Bir Erenköylü olarak en büyük dileğim belediye tarafından satın alınıp bir kültür sanat merkezi ya da halka faydası olan herhangi bir işleve kavuşması yönünde.
HALK KÜTÜPHANESİ OLSA…
İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden Zeyneb Betül Sağıroğlu Gökçınar tarafından Gezeryan Köşkü’nün olası restorasyon süreçlerini ele alan yüksek lisans tezinde de yapının restore edilmesi halinde halk kütüphanesi olması önerilmiş. Duvarlarında İstanbul manzaralarının, kuşların ve bitkisel motiflerin yer aldığı bir halk kütüphanesi ve kocaman bahçesinde içilen çaylar kahveler çok da romantik bir hayal değil. Neden olmasın? Bölge artık Şeker Ahmet Paşa’nın ‘Erenköy Civarında Tren İstasyonu’ tablosundaki alabildiğine yemyeşil semt değil elbette ama İstanbul’da yerleşimin bu denli yoğun olduğu çoğu semte kıyasla korunmuş mahalle kültürüyle, esnafıyla, kedileriyle ve birbirinden güzel köşkleriyle sakinlerine nefes alma imkânı sunan özel bir tarafı var. Umarım Gezeryan Köşkünü de bu farkındalığa sahip bir kişi ya da kurum satın alır.
Henüz yorum yapılmamış.