Sabah Gazetesi binasının proje yapımına 1987 yılında başlanmış, 1988’de başlayan inşaat 1990 yılında bitmiş.
Yıl 95, daha 17 yaşındayım ve en kötüsü kendimi solcu sanıyor (!), Sabah Gazetesi’ni de ‘fan fin fon’ olarak görüyorum. Stajım oraya çıkıyor, beni almıyorlar; uzun hikâye ne yapıp edip güya istemediğim yere bacadan giriyorum… İyi ki!
Hayatta en büyük şanslarımdan biri çalışmaya Sabah Gazetesi’nde başlamış olmamdır.
Dinç Bilgin, o zevk, o maaş düzeni (6 ayda bir çift maaşı, masraf yazmayı falan sonra kim görmüş), yemekler, hele de o teknoloji… Ve tabii ki o bina…
Sonrasında çok binada çalıştım ama o binayı hep sevgiyle, özlemle, pratikliğiyle, aşkla andım.
KULLANICIYDIM, DENEYİMİMİ ANLATAYIM
Kocaman bir otoparkı, yeşillikli bir bahçesi, yanda o yıl tekstil hangi rengi sevdiyse o renk akan Ayamama Deresi, çok modern bir iç yapısı vardı. ATV tarafına bir tünelden geçerdik. Biz Sabah ekibi hepimiz en üst kattaydık, Aktüel vs. dergiler giriş katındaydı benim çalıştığım seneler. Renk ayrımına, arşive aşağı kata inerdik. Açık ofisti, köşe yazarlarının içleri sanat eseri dolu odaları vardı. Ara müdürlükleri olanların kübik odaları olurdu. Bitkileri, binanın aydınlığını, mobilyalarını, camlı yapılarını sevdiğimi hatırlıyorum. Ama sonraki senelerde çalıştığım tüm gazetelerde en çok özlediğim, en sevdiğim şey binanın yatay yapısıydı.
İletişimle yürüyen bir gazetenin dev dikey binalara bölünmesi ne kötüymüş sonraki yıllarda anladım…
YATAY BİNA BİZİM İÇİN ŞANSTI
Oysa 4 katlı binada sen yazı işlerindesin, baksan istihbaratta çalışanı da görürsün; aynı tuvaletleri kullanır, orada tanışır sohbet edersin. Telefonla yapılmaz çoğu iş; gider-gelirsin, görürsün-görüşürsün…
Bazı binaların “iyi mimarlık” eseri olduğunu anlamamız için bence ille de mimar olmamız gerekmiyor. Sabah’ta o yıllarda çalışan pek çok kişi eminim o binayı özlemle anıyor.
NİŞANTAŞI’NA KOŞARAK GİTTİK AMA…
Orada çalışan pek çoğumuz İkitelli’den Nişantaşı’na taşınacağımızı öğrendiğimizde o kadar sevindik ki…
“İkitelli’de gazete mi olur?”du (ah o bahçe dedikoduları), yeni binamızda şehrin-haberin içinde olacaktık!
1999 yılının son günlerinde Sabah Gazetesi ve dergiler Nişantaşı’na taşındı. Tabii ki hiçbir şey hayalimiz gibi olmadı. Yemekhanesiz, dikey bir bina. Servis yok, trafik var, yemek kuponları ayın 10’u gelmeden bitiyor… Ve bambaşka sorunlar… Ben zaten bir yıla kalmadan Milliyet Gazetesi’ne geçtim…
Güle oynaya terk ettiğimiz, yerlerinin söküldüğünü gördüğümüz o güzel binaya, Medya Plaza’ya dönersek, fotoğrafları da aldığım v2.arkiv.com.tr‘de pek çok bilgi var.
Mehmet Konuralp’e her satırında saygı duymamak elde değil. Bir kere binada baskı bölümü vardı. Bu dev ses demek. O sesin duyulmaması için ne planlar, ne teknoloji… Aydınlatma ayrıntıları paragraflarca… Bitkiler öyle… “Dinç Bilgin’in çiçek alerjisi var” denirdi binaya çiçek sokulmazdı ama her yer bitki doluydu hatırlıyorum.
HAVUZDAN BERBERE, PASTANELERDEN BARA…
Ve okuyunca anlıyorum ki, gazetede her şey modüler, her an yeniden biçimlendirilebilir yapılmış. Dolaplar bile ayırıcı-tamamlayıcı işlevler görüyor, havalandırmadan aydınlatmaya her şey bir şeylerin yer değiştirebileceği düşüncesiyle yerleşiyor.
“Bodrum katta tesis edilen geniş kapsamlı mutfak, 2 yemek salonuna hizmet verebilecek düzeyde planlanmış, ayrıca kantin, pastahane olarak hizmet verecek bir alan ayrılmıştır. Spor ve yüzme havuzu, sinema salonu, berber, kuaför sağlık ünitesi ve gardırop – duş – WC alanları bu programın kapsamını oluşturmaktadır” diyor Konuralp’in metninde..
SABAH SONRASI, İŞ BANKASI; ŞİMDİ THY’DEYMİŞ
Ben bir tek sinema salonu hatırlamam o binada. Bir de o havuza hiç girmedim, bizim ekipten giren var mıydı bilmiyorum.
Biz orayı ‘terk ettikten’ sonra 2003’te galiba bina İş Bankası’na devredildi, şimdi THY kullanıyormuş binayı, ne durumda bilmiyorum… Ama o binayı, orada çalışmayı, o dönemki dostlukları çok özlüyorum..
Geçen binada bir video çekmişim kasedi buldum, görüntü de var yani.
BEDRİ BAYKAM TABLOLARI
Bu yazıyı Instagram’daki @herumutortakarar hesabında iki ayrı ileti olarak paylaştığımda orada çalışmış pek çok kişi anıları yazdı. Sabah ile ilgili, deneyimleriyle… Duvardaki Bedri Baykam ya da Burhan Doğançay tablolarından da bahseden oldu, brüt beton yapısı nedeniyle banka olarak kullanılırken “Burada inşaat sürüyor galiba” diyenler de… Ben de mesela Nuri iyem tablosu hatırlarım Can Ataklı’nın odasında…
Gazeteci Fügen Ünal Şen’e, aynı serviste çalışan Bengüç Özerdem, “Dinç Bilgin bahçedeki çamları tek tek başında durarak diktirmişti” demiş, bana onu yazmıştı misal.
Helikopterle seyahat eden mimar Mehmet Konuralp anıları da vardı tabii. Tek tek okuyunuz..
SHIRO KURAMA TASARIMI MOBİLYALAR
Sonrasında ben şöyle bir not düşmüşüm:
“90’lar Medya Plaza; Sabah Gazetesi. 17 yaşındasın ilk iş yerin, ilk gazeten ve bir tasarım binada çalışmaya başlıyorsun. İçinde ünlü sanatçılardan resimler, (Mehmet Sezai yazdı ben bilmezdim) Shiro Kuramata tasarımı mobilyalar. Göz böyle gelişiyor… Nasıl Olunur dinleyenler bilir ara sıra “O gusto nasıl gelişiyor?” diyorum ya böyle böyle… Bilmesen de güzele bakarak, içinde olarak. Çirkin çirkini, güzel güzeli çekiyor…
Not: Bu arada “Bu binada adı geçebilecek ünlü kişiler” listesini yapmak, Sabah Gazetesi söz konusu olunca çok zor. Ama merak edenler bu haberi okuyabilirler. Şahane kaynak: http://nilayornek.com/bir-medya-nostaljisi-90larin-sonunda-medya-plazada-calisanlarin-hepsi-bu-fihristte/
Henüz yorum yapılmamış.