Sober Magazine’de
Sober Magazine beğendiğim dergilerden; biraz hacimli ama eve getirdiniz mi evladiyelik…
Murat Can Uysal soruları, Umut Sakin fotoğraflarıyla Her Umut Ortak Arar’ı siteyi dergiye taşıdı. Uysal’ın özenle hazırladığı sorulardan üçünü buraya da aktarayım…
- Geçmişin izlerini taşıyan özel binaların hikayelerinin izini sürerken kendinizden izler bulduğunuz oluyor mu? Ne gibi farkındalıklar yaratıyor sizde mimari detaylar? İzdüşümleri neler hayatınıza dair?
Geçmiş takibini yapmak çok geliştirici, öğretici. Bugünü de daha iyi anlıyorsunuz, edebiyattan plastik sanata, bir dönemin politikacılarından skandallarına pek çok konuda ‘güncelleniyorsunuz’. Bizler Türkiye’de yaşayan insanlar olarak hafızadan sık sık koparılıyor ya da yeni metinlerle kandırılıyor ya da ‘yönlendiriliyoruz’. Yazılı kaynağın azlığı, umursamazlık, gömmecilik, çökmecilik bu durumu tetikliyor. Binaların geçmişine bakmak bir yapbozun parçalarını arayıp yavaş yavaş tamamlamak gibi. Bu ‘takibe’ başladığımda mimari detaylara daha çok ilgiliydim. Yine öyleyim. Ancak toplumsal hikâyeler, ilişkiler biraz daha öne geçti diyebilirim. Benim için en iyi bina “mimari açıdan değerli, hikâyeli” bina…
- Yaşanmışlık kavramı, insan hikayelerinin içinde mimarlık sizin için ne ifade ediyor?
Haddim olmadan söyleyeceğim, bence mimarlık yaşanmış ve yaşanacaklarla çok ilgili bir şey. İyi mimarlık yaşama biraz tutkulu bir sıradan vatandaş tarafından da hissedilen bir şey. Çocuk yaşta da olsanız, iyi mimarlıkla yapılmış bir binaya girdiğinizde farkı hissedersiniz. Neredeyse ‘insanmışsacısa’ özlenen binalar, mimarisiyle-yaşattıklarıyla, hikayeleriyle sevilen binalar bence iyi mimarlık işi olan yapılar. Benim için “ışığı güzel” diye bir kriter var; kolay mı onu sağlamak…
- Her Umut Ortak Arar aracılığıyla kültürel miras, kişisel bellek / toplum belleği alanlarında merak eden / araştıran biri olarak mimarlık alanında hangi değerleri kaybettiğimizi düşünüyorsunuz? Hangi değerleri geri kazanabiliriz?
Milyonlarca insanın koca Türkiye’nin bir iki şehrinde yaşamaya çalışması mimarların suçu değil elbet ama bence büyük bir sorun. Güzel, kıymetli, ferah, bahçeli, hafıza barındıran pek çok bina, özellikle de İstanbul’da yerini büyük ve birbirine benzer yapı tiplerinden birine bırakıyor. Zaten azınlıkların ülkeden ayrılmaları sürecinde pek çok kıymetli yapının geçmişle bağı koparılmış, isimleri değiştirilmiş, içleri önemsenmemiş. Şimdi de korumak, inat, kavga, maddi yeterlilik, gusto ve bilinç gerektiriyor ki bu zor. İyi eğitimin, ortak kültürel değerlerin geri gelmesi iyi mimariyi de artırır diye düşünüyorum.