Vedat Tek Evi hakkında arama yaparken bilgisayarımda çoook önceleri indirdiğim bir belgeyi buldum ama ne zaman buldum da ekledim. Bilmiyorum, internette de yok; zinhar yok!
Okuması zor. Yazan kendisi gibi mimar oğlu A. Nihad Vedad Tek.
Neden zor? Kafası karışık, kendisi karışık cümleler ifadeler. Eski tip kesik bir daktilo yazısı. 18 sayfa…
Sonra anlıyorum ki, bunlar muhtemelen Nihad Bey’in ‘eskizleri’; bir kuruma göndermeden önce kendisi için yazmış da yazmış. Birbirinin tekrarı gibi aynı bilgileri de içeren metinlerin her berinde aslında yepyeni ve gerçekten Vedad Bey ve evi hakkında -muhtemeldir ki- hiç yazılmamış bilgiler de var.
Hem de mimar oğuldan.
Ay ben bir delir, bu sefer bolluktan yazamaz oldum.
MİMAR NİHAD TEK’İN KALEMİNDEN BABASI
Bir de bitmiyor! Vedat Tek Evi’ni yazacağım da, anasından babasına, kardeşlerinden çocuklarına, damatlarından mobilyalarına adamın çevresindeki konularda okumalar yapıp notlar almaktan kendimi alamıyorum. O kadar doğurgan bir adam ki… Ve dedim ya, bir metin buldum -ki o üç ayrı metin aslında- bir kere ondan çıkamıyorum.
Yazan kendisi gibi mimar…
Çok tarihi metin okuyorum ve geçmişimizde bazı karakterler var ki, kıyafetinden tavrına bugüne ışınlasak sizden benden ileri; fotoğrafları bile yüzüme hınzır bir gülümseme katan Vedat Bey de öyle… İşte klasik anlatımların ötesinde, oğlu oğlu A. Nihad Vedad Tek’in anlatımlarıyla bir Mimar Vedat (eskilerde d ile…).
RESSAM, HEYKELTRAŞ, MARANGOZ…
“(…) Mimar M. Vedad iyi bir mimar oluşunun yanı sıra kuvvetli bir ressam, kudretli bir heykeltraş; bunlara paralel olarak, mühendislik tahsili de gördüğü için kudretli bir matematikçi ve statikçiydi.
(…) Mimar Vedad, validesi şaire ve besteci Leyla Saz Hanım, hemşiresi ünlü piyanist Nezihe Beler gibi müzikle de aşinaydı. Bu itibarla bir sanatkâr vasfına haiz şakacı fakat izzet-i nefsine çok düşkün bir zattı.
(…) Gazi (Mustafa Kemal Atatürk), mimar Vedad’ın giyimini kravat seçimini çok beğenirmiş. Nitekim mimar Vedad, İstanbul’a geldiğinde Gazi’nin gömlek desenlerini-kravatlarını kendi zevkine göre seçermiş. Gazi’nin Köşkü’ndeki bazı eşyalarını -ezcümle kütüphane, yemek odası ve bazı tabureler gibi- nadide eşyalarının detaylarını çizer, İstanbul’da devrim meşhur mobilyacısı Psalti’ye sipariş edermiş.
‘KISKANÇLIKTAN KURTULAMADI’
(…) Ağaç ve çiçek dikiminden, sebzecililiğe, yemek pişirmeye kadar derin vukufları vardı. İzmit’teki Gölcük Tersanesi ve hinterland’ı mimar Vedat’ın zevcesinin malı idi. Sonradan istimlak edilerek tersane tesis edildi. Bu muazzam çiftliğe modern tesisler yapmış, Rusya’dan Kırım’dan getirttiği fidanlarla meyve bahçeleri yetiştirmiştir.”
(…) Mimar Vedad yürüyüşü çok severdi. Büyükada’daki evinden geziye çıkar, ben oğlu ile beraber çamlıklardan bilhassa geçerek benim elimde taşıdığım uzun bir sırığa takılı ucu hususi keskin makasla çamlardaki tırtılları ayıklatırdı. Yolda gördüğü bazı ağaçları budar ve daha sonra onların büyümesini takip ederdi. İşte bu mimar Vedad, Vali Konak Caddesi’ndeki evinin üçüncü katındaki bahsi geçen hususi mutfağında nadide yemekler pişirir, hamur açarak börek ve tatlılar yapardı.”
(…) Mimar Vedad, her sabah beni yani oğlunu erkenden kaldırır, hemşirelerimle beraber bu açık terasta bizlere İsveç usulü jimnastik yaptırırdı. Daha sonraları bizleri merhum Selim Sırrı Tarcan’a gönderirdi.
(…) Mimar Vedad daha pek çok eser meydana getirebilecekken maalesef üzülerek ifade edeyim ki pek çok kıskançlıklarla karşı karşıya kalmıştır. Mesleğini icra ve memlekete hizmetten fazla kendisini kötü niyetlilere, kıskançlıklara karşı korumakla geçirmiştir. Bu mücadele neticesinde mağlup olarak şeker hastalığı ile kalbinden muzdarip olarak vefat etmiştir.”
Henüz yorum yapılmamış.