Konuk yazarım yüksek mimar Banu Uçak, Selma ve Ragıp Devres’in izinden, Side Müzesi’nin ardından şimdi de pek çoğumuzun İstanbul’un Bebek semtinden aşina olduğu ‘o villa’yı anlatıyor:
“Devres ismi aslında bana arkeoloji tarihinden değil, mimarlık tarihinden aşinaydı. Bebek koyunda, görkemi sadeliğinde, gizli mücevher gibi bir villanın işvereni olarak anımsadım Ragıp Devres’i.
Ragıp ve Selma Devres çifti için 1932’de Ernst Egli tarafından tasarlanan konut, dönemin uluslararası avantgarde modernizminin ülkemizdeki öncü örneklerden biri ve en hafif tabiri ile zamansız.
ÖZGÜN VE SADE YAPISIYLA DİKKAT ÇEKİCİ
Yapı, Boğaz yalılarından keskin bir dille ayrılan hafif, asimetrik, sade görünümüyle hemen göze çarpıyor. Narin çelik taşıyıcılı balkonu, Türkiye’nin en değerli arsalarından birinin üzerinde olmasına rağmen özgün halini koruması benim için hâlâ bir hayret ve şükran sebebi. Kesin bir sonuca ulaşamadım ancak yapının hâlâ Devres ailesinin mülkü olduğunu ve konut olarak kullanıldığını sanıyorum. (N.Ö. notu; Instagram’da paylaştığımda Seyla Koronya, “Ev hâlâ Devresler’in, torunları oturuyor” bilgisini verdi).
MİMAR ERNST EGLİ’YE BAKIŞ
Yapının mimarı Ernst Arnold Egli, Viyana Güzel Sanatlar Akademisi’nde Clemenz Holzmeister’in asistanıydı. Yeni kurulan Cumhuriyet’in başkenti Ankara’da, kamu yapılarının tasarlanması için davet edilen hocası Holzmeister’in (ki bakanlıklar ve meclis dahil olmak üzere Ankara’nın en önemli kamu yapılarının mimarıdır) tavsiyesi ile Egli, 1927 yılında Eğitim Bakanlığı’nın Ankara’daki İnşaat Bölümü’ne baş mimar olarak atandı. Aynı zamanda İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nin yönetiminde görevlendirildi ve burayı Viyana Teknik Yüksekokulu örneğiyle düzenledi.
ÖZEL KONUT İÇİN VAKİT AYIRMAK OLMASA…
Devres Villası, Egli’nin Türkiye’deki kariyeri boyunca tasarladığı nadir özel mülklerden biri. Ragıp Devres dışındaki işverenleri de Cumhuriyet döneminin yeni elitlerinden Vehbi Koç ve Fuat Bulca. Cumhuriyet’in müteahhitleri olan Koç ve Devres’in, hükümetin resmi mimarı ile çalışma talepleri son derece akla yatkın.
Egli kendi anılarında Devres Villası ile ilgili çalışma döneminden çok hoşnut bahsetmiyor. Türkiye’nin kuruluşuna ilişkin idealler ve Anadolu’nun kalkınması için çalışacakken bir özel konut projesi için bu kadar para ve zaman harcanmasını tasvip etmediğini zarifçe ifade etmiş.
‘MİMARIN KENDİ TASARIMI SABİT MOBİLYALAR’
Önünden iç geçirerek gelip geçmeme rağmen yapının içini görme şansım olmadı (buradan evrene mesaj gönderelim, zararı olmaz). İç mekana ilişkin detayları Mimarlık Dergisi 384. sayıda bu konuda geniş bir makalesi yayınlanan Dr. Serhat Başdoğan’dan alıntılamak isterim. Başdoğan’ın makalesini ayrıca öneriyorum. Yapıyı, mimarı, işvereni bağlamı ve dönemi içinde anlatan önemli bir çalışma.
“Yapıya, terasın yanından merdivenlerle çıkılarak küçük, dar ve karanlık bir hole girilir. Daha sonra ikinci bir hole geçilir. Hemen sonrasında geniş ve uzun yaşama mekânı bir ferahlama hissi ile kullanıcıları karşılar. Yemek odası ile beraber geniş bir yaşama mekânı bahçeye kesintisiz olarak açılır. Yol tarafından bakıldığında, yapı taş kaide üzerine oturtularak arka bahçe kotu ile ilişkisi ustalıkla sağlanır. Yaşama mekânı uzunca bir boşluğun içinden üst kottaki bahçeye doğru fiziksel ve görsel olarak açılır.
Salon sade ve dönemin Avrupa üslubu, çoğunlukla mimarın kendi tasarladığı sabit mobilyalar ile tefriş edilmiştir. Yemek odasının sağ ve sol iki duvarı cilalı ahşap lambri ile kaplıdır ve bu cam yüzeylerin şeffaflık ve manzara etkisini artırır. Lambrinin tavan ile birleştiği yerde gizli aydınlatmalar vardır. Tavan plağı ve duvar böylelikle kesin biçimde ayrıştırılır.
Geleneksel Türk evlerindeki kapalı avlu yerine açık ve büyük balkon ve teraslar vardır. Boğaz manzarasına ve arka bahçeye yönelim iki farklı manzaranın da değerlendirilmesi amacıyla açık ve şeffaf yaşama mekânının uzunlamasına konumlandırılması ile çözülmüştür.”
İÇİNE BİRAZ DAHA BAKALIM
Dr. Serhat Başdoğan’dan alıntıyla devam edersek…
“Devres Villası müstakil konut üretimine yönelik önemli yenilikler sunmaktadır. Örneğin, pencere doğramalarının, iç mekân lambrilerinin, kapıların, korkulukların belirli bir modülasyonda tekrar etmesi olarak karşımıza çıkan parçalı üretim, kalitenin ve üretim kolaylığının sağlanması için geliştirilmiş modern yapım teknikleri olarak karşımıza çıkar. Küçük ve rasyonel müstakil konutun kaliteli biçimde üretilebilmesi sadeleşme ve norm düzeninin sağlanması ile elde edilir. Gerek detayların geliştirilmesi gerekse yapım tekniğinin örgütlenmesi o dönem için önemli bir yeniliktir. Su yalıtımı ve giderleri, metal balkon korkulukları detayları aynı yıllarda Avrupa’daki örneklerinden hiç de geri kalmaz. Seçilen malzemelerin yalınlığı ve süsten kaçınan sade mimarisi ile mütevazı görünen bu yapı, plan kurgusu açısından oldukça rasyonel ve konforludur.
Giriş katı, arka bahçe ve deniz doğrultusunda net biçimde servis koridoruyla ayrılmıştır. Servis koridorunun bir tarafında tuvalet ve mutfak, diğer tarafında yemek odası ve salon vardır. Bu koridor arka bahçeyi, mutfağı, yaşama birimlerini, bodrum da hizmetli odalarını ustalıkla gizleyerek birbirine bağlar. Çalışma odası ara bir geçiş mekânı, hem salondan hem de evin giriş holünden girilebilen, evin girişini kontrol eden bir odadır. Evin girişinden itibaren servis koridorundan arka bahçeye, yaşama mekânına girmeden geçilebilir. Mutfak, servis koridorundan ayrı bir kapı ile yemek odasına açılır. Plana bu açıdan bakıldığında ustalıkla çözülmüş rasyonel bir plan olduğu ve Egli’nin rasyonel ve işlevselci tutumu anlaşılır. Geleneksel Türk evinden farklı olarak çok amaçlı odalar yerine ebeveyn yatak odası, hizmetli odası veya çalışma odası gibi özelleşmiş mekânları barındırır. Benzer rasyonel plan anlayışı üst kat odalarda da neredeyse her yatak odasına ayrı banyo verilerek tekrar edilir.”
BİRAZ DA RAGIP DEVRES’İ TANIYALIM
Ragıp Devres de 19’uncu yüzyıl sonu 20’nci yüzyıl başı doğan pek çok kişi gibi, yaşamına bir imparatorluğun yıkılışını, Cumhuriyet’in kalkınma hamlesini, savaşı, sefaleti, zenginliği ve zarafeti sığdıran müthiş bir yaşam öyküsüne sahip.
Devres, 1896’da, bir Osmanlı Ağır Ceza Reisi’nin oğlu olarak, babasının görev yeri Burdur’da dünyaya gelmiş. Yine babasının görev yeri dolayısıyla bulunduğu Mardin’de liseyi bitiren Devres, matematik öğretmeninin desteği ile İstanbul’a gelip Mühendis Mektebi’ne (İstanbul Teknik Üniversitesi’ne) girmiş. Henüz 3. sınıftayken patlayan I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde görev yapmış. Cepheye 15 bin asker gitmiş yalnızca 275’i dönebilmiş. Hayatta kalan şanslı azınlıktan biri olan Devres, savaştan sonra İstanbul’a gelerek mühendislik eğitimine devam etmiş ve 1922 yılında diplomasını almış. Kısa bir süre Bursa’da devlet memuru olarak çalıştıktan sonra serbest çalışmaya başlamış, kurduğu Aral İnşaat şirketi, henüz hiç olmayan Türk müteahhitlerin öncüsü olmuş.
‘İŞ MAKİNESİ KULLANIN İLK MÜTEAHTTİT’
Ragıp Devres, Türkiye’de ilk iş makinesi kullanan mütehhit olarak, Kurtuluş Savaşı’nın ardından Türkiye genelinde demir yolları, tüneller, istasyonlar, sulama şebekeleri inşaa ederek hem kalkınma hamlesinde kendine yer bulmuş hem de hatırı sayılır bir servete kavuşmuş. Bu servetini, kültürel sermaye ile bütünleştiren Devres arkeoloji ve mimarlığa özel olarak ilgi duyuyor gibi görünüyor. Her iki hobisi için de para harcamaktan çekinmeyen Devres, sadece para harcamakla kalmayarak çağının öncüsü sayılabilecek ‘kültürel bir emprezario’ rolüne soyunuyor. Kendi eğitimi üzerinde çok olumlu etkisini her fırsatta dile getirdiği matematik öğretmenine olan şükranını gösterme biçimi ayrıca çok yaratıcı ve etkileyici. Istanbul Teknik Üniversitesi’nin en başarılı öğrencilerini ve bu öğrencilerin lisedeki matematik öğretmenlerine bir burs programı oluşturuyor.
‘NİTELİKLİ YAPI, NİTELİKLİ İŞVERENLE MÜMKÜN OLUR’
İyi mimarlık tarihini yazarken biz çoğunlukla mimarların adını biliriz. Nitelikli yapılar ise her zaman bir takım oyunudur ve ancak nitelikli işverenlerle mümkün olur. Yapılar çoğunlukla mimarın tasarım gücü kadar, ve belki de daha çok işverenlerin vizyonu, maddi ve manevi birikimi kadar nitelikli olurlar. Ragıp Devres yıkılan son imparatorluğun tebaası genç bir mühendislik öğrencisi olarak, kendine bir imparatorluk kuracak kadar güçlü, çalışkan ve şanslıymış. Sadece kendi kaderini değiştirmekle kalmamış, belli ki çevresine de faydalı olmaya gayret etmiş.
Bahsettiğim her günün dünden daha iyi olacağına inanan, bu geleceği de kendi elleriyle kurmaya niyetli, çalışmanın, eğitimin buna yeteceğini düşünen o kuşağa yaşadıkları tüm güçlüklere rağmen bu açıdan biraz imreniyorum. Ragıp Devres’in Side günlerinde yaptırdığı, dönem için yenilikçi ve (kim bilir neden) tartışmalı bir konutu daha var sanırım. Onun peşine düşmek, gelecek için kendime not olsun.
++Fotoğraf notları
- Ana görseli ben çekmiş idim. Villa hepimizin merak ettiklerinden.
- Üç villanın göründüğü eski fotoğraf, Kıraç Vakfı’ndan imiş.
- Diğer fotoğraflar, yukarıda linki bulunan Mimarlık Dergisi 384’üncü sayıdan.
3 Yorumlar
Cihan
Tarih: 01:24h, 15 KasımBu yapıyı gördüğüme inanılmaz sevindim, bebekte eşimle yürürken en güzel yapıları seçerdik ve bu yapı benim favorimdi. Eşimse bu seçimini anlayamaz ve beni zevksiz olmakla suçlardı. Çok güzel bir derleme olmuş harikasınız.
Nilay Örnek
Tarih: 19:21h, 15 KasımAksine rafine bir zevk; teşekkürler
Uğur Bayırbaşı
Tarih: 23:39h, 18 AğustosRagıp-Selma Devres’lerin kabrini gördüm bugün kızımla Aşiyan Mezarlığı ziyaretimizde. Rahmet eylesin Rabbim.