Beyti… En, en, en sevdiklerimden.
Malum; İstanbul’un en eski et lokantası. 1945’te Kırım göçmeni Abdülmuttalip Güler ve oğlu Beyti Güler tarafından Küçükçekmece Gölü kıyısında 4 masa, 16 sandalyeli küçük bir köfteci olarak açılmış. Birkaç yılda ızgara et lokantası haline gelmiş.
Beyti Bey’in çok çalışkan ve titiz olduğu, eti kasap kasap dolaşarak alıp kendisinin işlediği, sabahın köründen gece yarısına işin başında durduğu da bilinir.
16 SANDALYEDEN YÜZLERCESİNE
1950’lerin başlarında Burhan Felek, Doğan Nadi, Ahmet Emin Yalman gibi gazetecilerin müdavimi olması ve tanıtmasıyla şöhreti artmış. Sonra gelsin yabancı devlet adamları, gitsin üst düzey politikacılar; sanatçılar, şöhretler… Sandalye sayısı 200, 400, katlanarak yükselmiş.
‘DEVLETTEN ÜCRETSİZ ARSA BAŞINI AĞRITIR’
1950’lerde Pan American Havayolu uçaklarına da yemek veren Beyti’nin arazi mevzuu ise tesadüfen öğrenmiştim. 50’lerde, tatillerini Florya’da yapan dönemin cumhurbaşkanı ve başbakanı, “Yabancılara daha iyi bir mekânda yemek yedirmek gerekir” diyerek dönemin vali ve belediye başkanına ‘Beyti’ye üzerine lokanta yapması için bir arazi tahsis edin’ diye emir veriyor, yetkililer Beyti Güler’e arazi göstermeye başlıyor.
Bunu duyan baba Güler oğluna “Evladım devletin sana ücretsiz ya da ucuz vereceği arsa sonra çok başını ağrıtır” diyor ama Beyti Bey yetkililere de ayıp olmasın istiyor. İşte o dönemde babası “Madem restoran için uygun semt Florya imiş, 100 milyon liraya sana 3 dönüm arsa aldım” diyor ve aile kimseyi kırmadan, borçlu kalmadan kendi arsalarının sahibi oluyor. Sıra bina yapımına geliyor.
NEDEN 13 YIL SÜRMÜŞ
1970’lerin başında başlayan proje, -onlarca kaynaktan yaptığım okumaya rağmen anlayamadığım bir nedenle- anca 1983’te bitiyor.
(İşte burada, ben bu yazıyı paylaşınca yorum yazan İsmail Bayındır imdadımıza yetişip merakımızı gideriyor. Şöyle yazmış İsmail Bey, @herumutortakarar ‘a: Beyti Bey, Hayati Tabanlıoğlu ile çalışmak istemiş. Fiyat konusunda anlaşamayacağını düşündüğü için bir dostunun vasıtasıyla Yılmaz Bey ile fiyat konuşmadan işe başlamışlar. (Youtube Kısık Ateş TV de bu röportajı). Kendisinin anlatımıyla 2 sene ruhsat için 2 sene iskan için uğraşılmış. O yıllarda bölge bataklık tabir edilen toprak arazi olduğundan alt yapı vs yapılma süreci uzun sürdüğü için 13 yıl gibi bir süreç oluşmuş.
BEYTİ İNTERNET SİTESİNDE MİMARININ ADI YAZSA NE HOŞ OLUR
Lokantanın -maalesef- Yılmaz Sanlı’ya gönderme yapmayı unuttuğu internet sitesinde “3000 metrekarelik 3 katlı bina, 10 salon, 3 teras ve 5 mutfaktan oluşur” yazıyor.
Beyti beni-bizi yemeğiyle, ortamıyla, hizmetiyle, her daim orada olan Beyti Güler’in selamıyla, duvarlarından taşan anılarıyla iyi hissettirir. Ama mimarisinin, içindeki usta işçiliklerin de bunda payı az değildir.
Beyti Lokantası, Korona karantinaları sonrası annemi ilk yemeğe götürdüğüm yer. Ondan bundan bahsederken mimar arkadaşım Kerem Piker, binanın ayrıntılarının, işçiliğinin, inceliklerinin güzelliklerinden bahsediyordu. Bu sefer Beyti’ye mimarisiyle baktım.
Yılmaz Sanlı, benim Maçka Palas’ın mimarı olarak bildiğim kişi. Bir de Aydın Boysan’ın ardından yazdığı, göz dolduran yazıyla hatırlıyorum onu. Senelerce Boysanlar’ın, Tabanlıoğlu Ailesi’nin de oturduğu Etiler’deki yan yana apartmanlar da Sanlı’nın eseri (umarım onlar da burada görülecek).
Binanın 80’lerdeki fotoğraflarından bir kısmını aldığım arkiv‘de (sonra bana mimar Yılmaz Sanlı’nın kızı Suzan Sanlı Esin yazmıştı, sayfayı o yazmış) şöyle diyor:
“Beyti Güler yabancı devlet adamlarının, üst düzey politikacıların, devlet başkanlarının ve kalabalık turist topluluklarının ağırlanabileceği kapasite ve karakterde bir bina talebi ile Yılmaz Sanlı’ya başvurur. Geleneksel Türk Mimarisi özelliklerinin ön plana çıkması işverenin temel arzusudur. Bütün binada o günün yetersiz teknolojik imkanlarına karşılık brüt beton ve doğal ahşap kullanılmış. Ahşap ve brüt beton geleneksel mimari elemanları ile harmanlanmış. Çiniler, şadırvanlar, kubbeler, kemerler, ahşap kafeslerle bezenmiş bir iç mekan söz konusu.”
SÜNNET ODASINDAN İLHAMLA
Deniz Roman adlı bir muhabirin, Topaz adlı dergideki yazısından da şunları öğrendim: “Şeref Salonu, Topkapı Sarayı’nın sünnet odasından örnek alınarak yapılmış. Duvarların çini bezemesi, 1972’de Prof. Muhsin Onat’la başlamış 1975″te bitmiş. Üstünde Sümerbank Yıldız sanatçılarının tek tek isimleri var. Onlar arasında kendi tuğrası da göze çarpıyor.”
AĞA HAN’A ADAYDI
1994’te Ağa Han Mimarlık Ödülü’ne de aday gösterilen yapı hakkında birkaç ek bilgiyi de @herumutortakarar ‘a yazılan yorumlardan öğrenelim:
Sevgili Nilay hanım
Bu bina aynı zamanda Hülya Avşar ve Tolga Savacı’nın sekreter filminde Ragıp Saka’nın holdingi olarak kullanılmış. İlave bilgi olarak paylaşmak istedim:)
Brüt betonun sadece taşıyıcı eleman olarak değil estetik bir yapım elamanı olarak kullanıldığı çok güzel bir mimari eser. Binaların içini dışını her köşesini kaplama malzemeleri ile kapatmak olan günümüz estetik anlayışından farklı olarak… Makyajsız mimari…
Sevgili Nilay 🌸bir ekleme yapmak istiyorum. Binanın tüm tuğla (ateş tuğlası) duvarları ve çatısı dedemin kurduğu Kılıçoğlu tuğla ve kiremit fab. Özenle üretilmiştir. Geçen sene Beyti’ye gittiğimizde yine sayın Beyti bey teşekkürlerini sunduğumda çok onur duymuştum. Böyle değerli insanlar yok artık. 😔
arkiv’deki künyeyi de buraya ekleyeyim:
Proje Yeri: Florya, İstanbul
Proje Tipi: Konut Sitesi / Grubu
Proje Tipi Grubu: Konut
İşveren: Beyti Güler
Proje Başlangıç Yılı: 1970
İnşaat Başlangıç Yılı: 1970
İnşaat Bitiş Yılı: 1983
Arsa Alanı: 1500m²
Toplam İnşaat Alanı: 3000m²
1 Yorum
Pingback:Necmi Şahin Yalısı | Her Umut Ortak Arar - Nilay Örnek
Tarih: 21:57h, 28 Ocak[…] Tuncer bulmuş; meğer 1963’te inşa edilen yapının mimarı -benim de pek sevdiğim, bknz. Beyti ve daha neler neler- Yılmaz Sanlı imiş. (Mimar konusunda şüphe*) Üstelik bina 20.000.000 […]