Röne Park ve Röne Park Gazinosu

Biliyorum, biliyorum, biliyorum…

Bina, mimari derken insan hikâyelerine fazla düştüm. ‘Çıkacağım’ ama dayanamıyorum. Bu pazar da azıcık yapayım; konum Röne Park olsun. İstanbul, Yeşilköy-Bakırköy-Ataköy sakinleri bilecektir.

Yıllaaaarrr sonra dün ilk defa, çokça adını geçirdiğim Röne Park’a gittim, birer çay içtik. Sinan “Söyle bakalım niye Röne” dedi ve bilemedim! Skandal. Meğer, Mösyö Röne (biralı fotoğrafta solda) isminde çok sevilen bir mekan sahibinden geliyormuş. Bir zamanların çok sevilen, ünlü isimlerin de sahneye çıktığı bu açık hava gazinosu-parkı yıllar içinde bugünkü haline gelmiş. 

O GAZİNODA KİMLER KİMLER SAHNEYE ÇIKARDI

O olmasa Bakırköy’ün hafızası kopuk olurdu diye düşündüğüm yazar Turgay Tuna; “Bakırköylü Rumlardan Mösyö Röne’nin işletmiş olduğu deniz kıyısındaki Röne Park, değil yalnız Yeşilköy’ün değil tüm İstanbul’un en şık gazino ve çay bahçelerinden biriydi. Bir zamanlar Bakırköy ve çevresindeki okulların balolarını, mezuniyet kutlamalarını yaptıkları Röne Park’ın sahnesinden geçen Guananis, Lena Martini, Şecaattin Tanyerli, Ateş Böcekleri, Angelo gibi sanatçıların sesleri mehtap ışığı altındaki yakamozların süslediği dalgaların seslerine karışmıştır” diyor.

LÜBNAN PRENSİ, MÖSYÖ RÖNE VE JACK NICHOLSON

1900’lü yılların başlarında, Harbiye’de okuyan bir Lübnan Prensi, Aya Stefanoslu bir Rum kızını sevdi. Prens memleketine döndüğünde geride bıraktığı kızın hâmile olduğunu bilmeyecekti. Erkek çocuğun adı Röne konacak ve Röne çok uzun yıllar anneannesini annesi, annesini ise ablası bilecekti” deniyor; ronepark.com‘da, maalesef imza konulmayan yazıda…

Jack Nicholson da böyle biliyor musunuz? Çooook uzun yıllar, genç annesini abla, anneannesini anne biliyor. Gerçeği, Gugukkuşu filmiyle şöhreti patladığı dönemde, Time dergisinin hakkında yaptığı dosya çalışmasıyla (İşte gazetecilik!) öğreniyor. Bu alakasız bilgi de benden olsun…

HALİT ZİYA UŞAKLIGİL’DEN GELEN İSİM

Yeşilköy’ün yüzyıllarca var olan eski adı Ayastefanos’a Yeşilköy adını Cumhuriyet’in ilanından sonra, semt sakinlerinden yazar Halit Ziya Uşaklıgil verdiği ileri sürülüyor.

İşte o yıllarda Bay Röne, ailesine destek olmak için -bugün de hâlâ duran- fenerin hemen yanındaki Arap Nuri’nin balıkçı meyhanesinde çalışmaya başlamış, şef garson olmuş. 

YEŞİLLİK İÇİN O DÖNEM DE MÜCADELE VARMIŞ

Bundan sonrasını Haluk Akbaşlı yazısından ronepark.com‘dan alıntılayım: (Sitede imza yok. Ben iki ihtimal yazardan bahsetmiştim, ne mutlu ki Haluk Akbaşlı “Yazı benim” diye yazdı. Yani Haluk Akbaşlı anlatıyor.)

“1936 yılında, Yeşilköy yerlilerinin park dedikleri büyük yeşil alan imara açılmak üzere satılığa çıkartılacakken dönemin İstanbul il sağlık müdürünün devreye girmesi ile satış durduruluyordu. Osman Sait Kurşuncu Yeşilköy eski hükümet tabibiydi. Bu alanda oluşacak yapılaşmanın Yeşilköylülere bir ihânet olacağını iddia ediyor, çocuklara oyun alanı, büyüklere ise nefes alacakları bir yeşil alan kalmadığını, kalmayacağını savunuyordu. Ancak parkın satışının durdurulması yeterli olmadı, Fransızlardan kalan eski bir taş bina vardı parkın içinde. Gece olduğunda, iti, uğursuzu bu binada âlem yapıyorlardı. Halk rahatsızdı. Yeşilköy karakolu baş komiseri Temel Ayanoğlu, parkı islâh etmeye karar vermiş, burayı ailelerin gece – gündüz korkmadan, çekinmeden girip çıkabileceği bir yer hâline getirmeyi kafasına koymuştu. Şu, Arap Nuri’nin meyhânesinden tanıdığı genç, atak, dürüst ve işinin erbâbı Röne bu işi kıvırabilir miydi acaba?”

AH O ANGELO

Aylık 2.5 lira kira karşılığında Röne, parkın içine kurulan gazinoyu işletmeye başladı. Kısa zamanda tanınan ve sevilen mekân, Yeşilköy’ün simgelerinden biri olmuştu. Yunanlı bakanlar, Türk sinema yıldızları Mösyö Röne’nin Park Gazinosu’nun müşterileri arasına girmişlerdi. (…) Gazinonun bulunduğu yerde, kayaların olduğu yere inen emniyetsiz beton merdivenden aşağı iner, mantarımsı yapılı, garip delikli kayaların üzerinden atlayıp denize girer, taşların arasında yaktığımız ateşle ısınan öylesine bir teneke parçasının üzerinde topladığımız midyeleri pişirir, tuttuğumuz gümüşlerden boklu kebaplar yapardık. Bisikletlerimizi Adil Abi’ye tamir ettirir, Babula’nın açmalarını yer, Kapri’nin karşısında Roma Dondurmacısı’ndan dondurma alırdık. Arif Şenel ilkokuluna ve Reks sinemasına giderdik. Çınar Otel’in önündeki yeşil sahada, Gökmen abiyi, Yasin abiyi ve Galatasaray’a transfer olacak olan Çilli Mehmet’i seyrederdik. Balıkçı kahvesinde bira-patates götürür, akşamları Angelo’nun ışıklarına (Benim de anne-babamın nişanı orada yapılmış; annem pek severdi Angelo da Angelo) bakardık. 

ŞAHANE ANLATIM DEĞİL Mİ?

“Çitlembik / patlangoç ve at kestanesi savaşları yapardık. Sabina’ya ya da Yeşilyurt deniz kulübüne üye olur, denize oradan girerdik. Pazar sabahları, iki dirhem bir çekirdek giyinmiş insanların kiliselerine gidişlerini izlerdik. Ya patenlerimizle faytonların arkasına takılır, ya da Havaalanının yanından geçen çevre yolu henüz inşaat halindeyken, o bomboş yolda bisiklet yarışları yapardık. Öğlen uykumuzdan, Migros kamyonlarının sesi ile uyanırdık. Turşucu Şükrü’den bol acılı turşu suyu içerdik. Baharistan sokağın Rönepark’a bağlanan köşesinde gecenin geç saatlerine kadar oturur, evlerimize analarımız balkonlardan adlarımızı bağırdığında dönerdik. (…) 1973’te İzmir’e dönerken çok ağladım. Delikanlılığa geçerken çocukluk arkadaşlarımı ardımda, Yeşilköy’de bırakıyordum. Sonraki yıllarda İstanbul’a geldiğimde çoğu kez, Baharistan sokak ve Rönepark’ta buldum kendimi. Sokağımız çok değişmemişti. Ama Rönepark… Deniz doldurulmuş, yürüyüş alanları yapılmıştı. Hâlbuki, Rönepark benim çocukluğumun sembolüydü. Rönepark’taki beton merdiven benim çocukluğumdu… (….) Bir gün yolunuz Yeşilköy’e düşerse, ve olur da Rönepark’a girerseniz, salıncaklarda sallanan abi ve onu sallayan kardeşinin orada olduğunu hissederseniz… …yanılmıyorsunuz demektir. Belki merdiven yıkılmış, belki basamaklar kayıp. Ama onlar hâlâ oradalar… Tıpkı Mösyö Röne gibi…”

BU YAZIYI PAYLAŞIN:

WhatsApp
Email
Twitter
LinkedIn
Telegram
Facebook

YORUMLAR

11 Yorumlar
  • cansu
    Tarih: 11:14h, 10 Ocak Cevapla

    Anadolu yakasından bir okurunuz olarak yolum düştüğünde mutlaka gideceğim buraya. Bu yazıların her biri ayrıca muhteşem Nilay Hanım. Size ve diğer konuk yazarlara ayrıca teşekkür ederim. Soğuk avm duvarlarına, büyük kocaman gipgri sitelere inat, burası İstanbul’un hala muazzam bir şehir olduğunu hatırlatıyor bana.

    • Nilay Örnek
      Tarih: 14:24h, 10 Ocak Cevapla

      Ne mutlu bana; çok teşekkürler..

  • Aylin Seçkin
    Tarih: 18:00h, 10 Ocak Cevapla

    Şahane bir yazı.Röne parkı çok merak ettim. Angelo’da evlenmiş benim annem babam da. Kentsel dönüşüme en çok bu yüzden kızıyorum. Hafızamızı, anılarımızı yok ettiler, ve tam gaz devam ediliyor…

  • Haluk Akbaşlı
    Tarih: 22:09h, 06 Şubat Cevapla

    İyi akşamlar. Bu yazı bana aittir. Zaten fotoğraflardan birinde de ben varım.

    • Nilay Örnek
      Tarih: 09:28h, 07 Şubat Cevapla

      Merhaba iyi ki yazdınız. Ama bilmeyen dışardan bir okuyucu bir fotoğrafta siz de olsanız hayatta bu yazının kime ait olduğundan emin olamaz. Hep imzasız paylaşılmış, alıntılanmış yazınız, başka imzalar da var. Şimdi emin olarak belirtiyorum. Sevgiler

  • Haluk Akbaşlı
    Tarih: 22:13h, 06 Şubat Cevapla

    Aaa, yukarıda bahsetmişsiniz. Teşekkürler.

  • Cihan Taşcı
    Tarih: 23:17h, 08 Şubat Cevapla

    Röne Park İstanbul’un en güzel mekanlarından biri olduğu kesindir.

    İsmi ve tarihi ile ayrı bir güzelliğe sahiptir.

    Mösyö Röne’den kalan miras hali hazirdaki işletmecisi ile 80 yılların sonlarından sonra daha da güzelleşerek bu günlere gelmiştir.
    Mösyö Röne’nin bıraktığı mirası Mahmut Coşar gecesini gündüzüne katarak devam ettirdi.
    Mahmut Coşar bu parka ömrünü adadı.

    Neredeyse kaderine bırakılan, bakımsız, sadece içinde ağaçları kalmış Röne Parkı gece gündüz demeden çalışarak, daha da güzelleştirmek için elinden gelenin fazlasını yaptı.
    Her mevsimde çiçeklerini kendi elleri ile dikti.
    Ağaçlarını dikti.
    Çevre düzenlemesini bizzat kendisi yaptı.
    Her yerden fidan getirdi, toprak getirdi.Toprağı ile çimi ile kendi elleriyle ilgilendi.Her tarafı yeşile çevirdi.

    Yeşilköy, çevre ilçelerin ve İstanbul halkı için insanların hasretle, özlemle baktığı kuzuları, tavuz kuşlarını, tavukları, horozları, ördekleri, tavşanları ile 7’den 70’e herkesin uğradığı hayvanat bahçesini parkın içine yaptı.

    Çocuklar için çocuk parkı, aileler için çocuk parkının yanına anne babaları sıcaktan ve yağmurdan korunmak için bıranda yaptı.

    Mahmut Coşar’ın amacı hiç bir zaman işletmecilik olmadı.
    Amacı her zaman tarihi Rone Parkı yaşatmak ve insanların hizmetine sunmak oldu.

    Röne Parka çocuğu gibi değer verdi.
    Deyim yerinde ise gözü gibi baktı.
    Parkın kurucusu Mösyö Röne ne kadar değerli ise Mahmut Coşar da aynı ekolün devamını sağlayan ve yaşatan biri olarak Röne Park tarihine adını yazdırmıştır.

    Röne Parka gelen herkese hoşgörüyü, sevgiyi, saygıyı en üst düzeyde göstererek son 35 yıla damga vurmuştur.
    Yoksulun, garibanın her daim yanında olarak herkesin sevgisini, saygısını kazanmıştır.
    Röne Parka gelen mutlaka Mahmut Coşar ile tanışmış ve çayını kahvesini içmiştir.

    Röne Parkın ismimin arkasına AİLE ( Röne Park Aile Çay Bahçesi) ibaresini ekleyerek Yeşilköy’ün ve İstanbul’un en güzide doğa ve denizin birleştiği cennet yerini ailelerin en uğrak ve vaz geçilmez bir yeri haline getirmiştir.

    Dolayısı ile Röne Park tarihinde Mösyö Röne’den sonra Mahmut Abi ( Coşar) de önemli bir yer edindiği kesindir.
    Ben buna canlı şahidim.
    Mahmut Coşar Röne Park için bir şanstır.
    Çünkü Mösyö Röne’ni mirasını bu günlere kadar taşıyan tek adamdır.
    Kendisine ne kadar teşekkür edilse azdır…

    • Nilay Örnek
      Tarih: 11:00h, 09 Şubat Cevapla

      Ne güzel bir katkı böyle; teşekkürler

  • Işıl
    Tarih: 17:02h, 09 Ekim Cevapla

    Bu yazıyı yazanın kalemine emeğine sağlık. Mahmut Coşar’ın katkılarıyla değerlenen güzellikler için biz de Teşekkür ederiz.

    Işıl Kaleli Şahin

    @floryalianneler
    Topluluğu kurucusu
    Oyuncu-sunucu

    • Nilay Örnek
      Tarih: 01:03h, 11 Ekim Cevapla

      Ne mutlu… Çok teşekkürler, sevgiler

  • Okay Karacan
    Tarih: 00:56h, 13 Ocak Cevapla

    Evet ! Maalesef benim de beynimde 4 çekmece var. Onlardan birini denize cumburlop atladığımız kayalıkların yok edildiğini gördüğüm gün bir daha açılmamak üzere kilitledim. Hani o beton merdivenlerden inip gümüş balığı tuttuğumuz kayalıklar ! Şişme botla 40 metreye açılma cesareti gösterdiğimizde zargana avlamanın işten bile olmadığı, ispari akınıyla 1982 senesinde balık tutma uzmanı sanmıştık kendimizi! Gülistan Okan’ın alıştım sana bir tanem parçası eşliğinde Yeşilköy yalılarına yaptığımız kano yolculuğunun en güzel yanı Yeşilyurt’a dönüp Baharistan sokağı adı verilen cennet mahallesine ulaşmaktı. O çekmecenin kilidini kalbime gömdüm…

Bir yorum yazın

DİĞERLERİ

Ürgüp

Temel Öztürk Konağı (Asmalı Konak)

Ara ara yazıyorum… Şöhretli binalar kolay, ben pek el sürmüyorum. Bu nedenle dizi ya da filmlerde yer alan apartmanlara çok bakasım yok. Ancak bir dönemin fenomen dizisi Asmalı Konak’ın -ilk zamanlarda- çekildiği Kapadokya’daki konağın, beni Serafim Rizos ile tanıştıracağını bilemezdim. Ne güzel oldu! Başlayayım… ANSİKLOPEDİ

Devamı »
Arnavutköy

Tuncel Kurtiz’in Arnavutköy’deki ‘o’ evi

Sanatçı Tuncel Kurtiz’in 44 yıl arayla bir çatıda çektirdiği, İstanbul-Arnavutköy’deki büyük değişimi gösteren iki fotoğrafı belki siz de internette görmüşsünüzdür. Benim #tarih dergisinde en sevdiğim köşe idi ‘Dün & Bugün’; yıllar öncesinden genellikle ünlü birinin bir fotoğrafı bulunur, sonra o kişi orada anılarını anlatır ve fotoğraflanır.

Devamı »
Kuzguncuk

Abdülmecid Efendi Köşkü

Abdülmecid Efendi Köşkü’nü ilk, 2017’de orada düzenlenen ‘Kapı Çalana Açılır’ adlı bir sergi vesilesiyle görmüş, neye bakacağımı şaşırmıştım. Köşke, köşkün ayrıntılarına, o mekanda daha da görkemli durmuş Patricia Piccinini başta pek çok sanatçının eserlerine… ATATÜRK’ÜN TASARLADIĞI AFET İNAN KIYAFETİ Uzun zaman sonra geçtiğimiz hafta “Mâzîden

Devamı »
Nişantaşı

Marmara ve Sümer Apartmanları

Güzel bina sevdamın nedenlerinden biri de bu iki binadır. Çünkü daha sıradan apartmanların, yazlık evlerin olduğu semtlerde oturan benim gibi çocuklar için -daha önce de söylemiştim- Vakko Fabrikası, -eski- Tercüman binası, Sümer ve Marmara gibi apartmanlar, Gümüşsuyu-İnönü Caddesi’ndeki binalar bir başkadır… O başkalık dikkat çeker,

Devamı »
Suadiye

Mr. Varber Villası

Çoğu yıkılmış, için boşaltılmış cephesi ‘aynı gibi’ gösterilmeye çalışılmış. Var olanlardan gitmeye, öğrenmeye çalışıyorum. Bu villayı da aradım ma fark ettim ki artık yok. Villanın mimarı Vedat Tek. Tek, Türkiye’nin formal eğitim görmüş, bugünün meslek anlayışı içinde mimarlık tasarımı ve uygulaması yapmış ilk Türk mimarı

Devamı »
Taksim

Miramar Apartmanı

“Tüm bunlar toz oldu artık” Bugünkü mini metne başlık koyuyor olsam bunu yazardım. Bir mimarın peşinden, Marmara ve Sümer Apartmanları’ndan devam.  Agos ve Şalom gibi gazeteler yani azınlık yayınları olmasa tarihimiz -daha da- dev eksik. Dün  Karel Valansi’nin yazar Jak Alguadiş ile yaptığı söyleşiden bahsetmiştim.

Devamı »
Nişantaşı

Pamuk Apartmanı

Aile apartmanları olan Pamuk Apartmanı da bu ilişkinin kalbindedir. Yazarın Kara Kitap’ında Şehrikalp Apartmanı adıyla geçen Pamuk Apartmanı, artık pek ünlü. Ben bu fotoğrafları Koreli bir turistle aynı anda çektim mesela. YIKIK-YANIK KONAKLAR DEVRİ… Muhtemelen Pamuk, babasından bütün ayrıntıları biliyor -sık anlatırmış-, ben mimarını bulamadım

Devamı »
Büyükada'nın Yaşlanmayan Modernleri
Hasan Çalışlar Arşivi

Çok sevdiğim mimar Hasan Çalışlar’ın, Instagram’da oluşturduğu ve “Büyükada’nın Yaşlanmayan Modernleri” adını verdiği arşivine, bundan sonra sitenin bu bölümünden ulaşabileceksiniz.