İstanbul Radyoevi, İstanbul Radyosu…
Hiç içine girmişliğim yok. Yine de canlı halini en çok özlediğim yapılardan biri…
Çeşitli resmi bayramlarda bayraklandığını görsem de yıllardır önünde bir takım barikatlarla terk edilmiş gibi, âtıl bir vaziyette duruyor.
Oysa geçmişiyle, mimarisiyle, içinde bulunduğu bölgedeki “kültür taşıyıcılığı” rolüyle önemli bir yapı. Biraz bakalım…
BİR MİMARİ PROJE YARIŞMASIYLA…
Türkiye’de radyo yayıncılığı 1920’lerde başlıyor; kaba bir özetle (ayrıntıları burada) 1925 çıkarılan bir kanunla kurumsal radyo yayıncılığı konusunda ilk adım atılıyor, 1927 yılında İstanbul Büyük Postanesi (Sirkeci) içindeki iki odadan yayınlar başlıyor.
İstanbul Radyosu, 1934’te Beyoğlu’ndaki Ambassador Oteli’nin (bilemedim neresi) üst katına, bir süre sonra da Beyoğlu Postanesi’ne (şimdinin Galatasaray Müzesi) taşınıyor.
Ancak bütün bu çabalar İstanbul Radyosu’nun 1944 yılında kapanmasına engel olamıyor, insanlar sadece Ankara Radyosu dinliyor.
İstanbul Radyosu’nun özlemi bitmiyor; 1945 yılında Harbiye’de kurulacak İstanbul Radyoevi için bir mimari proje yarışması açılıyor. Ve Yüksek Mimar İsmail Utkular ve Ömer Güney’in projesi, 74 proje arasından sıyrılarak birinci oluyor.
İsmail Utkular ile Doğan Erginbaş, mimar Feridun Kip ile birlikte Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın da mimarı. Anıt için girdikleri yarışmanın tarihi 1944. Ancak maddi imkansızlıklar nedeniyle anıtın temeli ancak 1954’te atılıp 1960’da tamamlanabiliyor.
İKİNCİ ULUSAL MİMARLIK AKIMI
Çanakkale Şehitleri Anıtı İkinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın en iyi örneklerden biri sayılıyor ki, bu akımın etkilerini, -misal simetri ve anıtsallık- İstanbul Radyoevi’nde de görebiliyoruz. (Bknz. Anıtkabir)
Radyonun inşaası önemli bir olay ve bu nedenle şanslıyız ki 4 yılı bulan inşaa sürecinin çekimleri bile var.
İstanbul Radyosu, 19 Kasım 1949 tarihinde, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün katıldığı bir törenle yayın hayatına başlamış.
BİR KÜLTÜREL HAFIZA MERKEZİ
Döneminin teknolojik ve akustik gereksinimlerini karşılayacak şekilde tasarlanan dört katlı radyoevi, bir yayın merkezi olmanın ötesinde, Türkiye’nin kültürel ve sanatsal hafızasında da önemli bir yere sahip. Bugün adını bildiğiniz onlarca sanatçının ilk çıkış yeri özellikle 1950’lerde İstanbul Radyosu. Münir Nurettin Selçuk, Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, Safiye Ayla, Zeki Müren, Perihan Altındağ, Mustafa Çağlar misal…
“Radyoevi” bile birleşik bir kelime olmuş; yapı, karşısındaki otobüs durağına da ismini vermiş, ne güzel.
Tiyatro oyunları, edebi eserlerin seslendirilmesi, dönemi için öncü pek çok farklı program…
Yapı, benim için bile önemli. Üniversite yıllarımda oranın canlılığını, giren çıkan yayıncıları izlemek bile keyifti. Ve yapı her daim, çevresindeki yapılarla birlikte bölgenin bir “kültür vadisi” olduğunun hatırlatıcısı, canlı bir örnekti.
OTEL, BM BİNASI, İLETİŞİM BAŞKANLIĞI???
Yapıya neler oluyor?
Yapının bir dönem (2000 yılı) otel olacağı haberleri ortalıktaymış, bir dönem de (2012) Birleşmiş Milletler’in (BM) kullanması için tahsis edileceği haber olmuş. Buna karşı TRT çalışanları başta pek çok kişi eylem yapmış. 2020 yılından bu yana da deprem güvenliği gerekçesiyle kullanılmıyor olmalı ki, 2020 yılında, “Harbiye ve Ulus binalarının -aynı dönemde- depreme dayanıksız olduğu iddiasıyla boşaltıp tadilata alındığı”, hatta “İletişim Başkanlığı’na tahsis edileceği” haberleri üzerine, Milletvekili Ali Kenanoğlu TBMM’ye dilekçe vermiş. Şu soruları soruyor:
- TRT’nin binaları hangi tarihte hangi deprem testine tabi tutulmuştur? Binalardaki risk nedir?
- Raporlar hangi kurumdan alınmıştır?
- Güçlendirme ve tadilat süreci nasıl yürütülecek, ne zaman tamamlanacaktır?
- Tadilat süresince taşınılacak Ayazağa’daki Digitürk’e ait bina hangi koşullarla kiralanmıştır?
- Bu binanın depreme dayanıklılık raporu var mıdır? Dere yatağındaki bu yapı sel riskine karşı test edilmiş midir?
- Niçin tadilat süreci iki binada aynı anda başlamıştır?
- Güçlendirme sonrası bu binalara geri dönülecek midir?
Ben bu sorulara TBMM tarafından verilen yanıtı bulamadım -bulabilen olursa bana yazsın lütfen-.
BİRİNCİ DERECE KORUMA ALTINDA
Bu arada Restora Mimarlık internet sayfasında, “Birinci derece koruma grubuna dahil tarihi yapının rölöve ve restitüsyonu Restora Mimarlık tarafından hazırlanmıştır. Projeler, İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nda onaylanmıştır” cümlesini içeren bir metin de buldum. Burada 2019-2020 tarihleri var ama bu restorasyonun yapıldığı tarihler değil herhalde ki, bina açık değil…
Benim çok sevdiğim, yine yeniden eski işleviyle ya da çok benzer bir amaçla yeniden hayatına dönmesini istediğim, her önünden geçerken “Keşke… Umarım…” dediğim bir bina burası…
Tıpkı Açık Radyo’nun, Apaçık Radyo’nun hep açık kalmasını istediğim gibi…
‘BİNANIN HAFIZASI HEPİMİZİNKİNDEN ZENGİN’
Metni, 2012 yılında binanın BM’ye verilmesine karşı konuşan Haber-Sen üyesi gazeteci Mehmet Demir’in, bianet’e yaptığı açıklamadan alıntılarla bitireyim:
“İstanbul’un herhangi bir yerine dünyanın en güzel radyoevini yapabilirsin ama bu İstanbul radyosu olmaz. Bu binanın içindeki ruhu, tarihi, kokuyu, yaşanmışlıkları onun içine katamazsın. (…) Binanın ortasında Mesut Cemil Stüdyosu bulunur. Radyonun koridorlarında gezdiğinizde, stüdyolara girdiğinizde bütün Türkiye’de radyoculuğun okulu olduğunu görürsünüz.
(…) Münir Nurettin Selçuk’lardan Mesut Çayır’lara (Bahsedilen Mesut Cemil olabilirmiş, Hüseyin Kıyak notu), Udi Hrant’lardan Yorgo Bacanos’lara, Safiye Ayla’lardan Müzeyyen Senar’lara, Zeki Müren’lere, Arif Sağ’lardan Orhan Gencebay’lara, Neşet Ertaş’lara, Ali Ekber Çiçek’lere bütün isimlerin hayat bulduğu yerdi burası. (…)
Özel bir mimariye sahip, kentin sembol yapılarından biri. Koridorlarında Türkiye’nin kültür tarihinin izleri var. Stüdyoları, meşk odaları, ülkenin en önemli sanatçılarına okul oldu. En güçlü kalemlerimizin oyunları bu binada sese kavuştu, can buldu.
Bu binanın hafızası hepimizinkinden büyük, zengin ve kıymetli.”
****** Yazıyı Instagram’da paylaştığımda Banu Savaş (Instagram’da @bafucuk) çok değerli bir katkıda bulundu, aynen paylaşıyorum:
“TRT’nin içinden bildiriyorum. TRT Haber emekçisiyim ve aynı zamanda kurumda yetkisiz ama “etkili” sendika KESK Haber-Sen Merkez Yöneticilerindenim. Bir avuç TRT emekçisi olarak uzun yıllardır binalarımız için mücadele veriyoruz. Depreme dayanıksız diyerek binalarımız İbrahim Eren döneminde boşaltıldı.
Sendika olarak bu süreçten itibaren de basın açıklamalarımız, eylemlerimiz ve TBMM nezdinde görüşmelerimiz devam etti. TRT Hepimizin Platformunu Mimarlar Odası, şişli Kent Konseyi vb STK larla gündemde tutmaya çalıştık.
Bahsettiğiniz soru önergesine cevap gelmedi.
Fakat geçen hafta (Haziranın ilk haftası olmalı, 2025) TRT Genel Müdürlükten gelen kurum içi bilgilendirme ile Ulus yerleşkesinde tadilatın başladığı bildirildi. Daha sonra da Radyoevi’miz ve Tepebaşı için süreçlerin başlayacağı yönetimce bildirildi. Sendikamız 5 Nolu Şube yöneticileri çalışmaları yerinde görmek için kurumda video çekimleri yaptı. Her ne kadar iç çalışmayı kayıt altına alamasak da dışarıdan çekim yapıldı. Yetkililerle daha önceden yapılan görüşmelere göre binalar 2 yıllık süreçte tadilatları bitirilecek ve emekçiler binalarına geri dönecek. Radyoevi ilk planlamaya göre Radyo Sanatçıları ve çalışanlarına tahsis edilecek. Müze ise yeniden düzenlenerek hizmete açılacak.
Bir bölümün ise İletişim Başkanlığına tahsisi söz konusu! Bunun olmaması için mücadeleyi birlikte örgütlemeyi şimdiden teklif ediyoruz. Konuyu gündemde tuttuğunuz için çok teşekkür ederiz. TRT Halkındır ve Halkın Kalacak!”
*****
Güven Çimen de bunu göndermiş, ankara Radyo
Henüz yorum yapılmamış.