Pembe Köşk

Bugünkü yapı Ankara’dan; konuk yazarım Yiğit Ahmet Kurt. Buyrunuz…

Eylül 1923; Garp Cephesi Kumandanlığı tamamlanmış, artık Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hariciye vekilidir İsmet Paşa. Kısa bir süre sonra Cumhuriyet ilan edilecek, kendisi de ilk başbakan unvanını alacaktır. Düşman işgalinden kurtarılmış bu yeni ülkede sıra artık sanayiden kültüre, eğitimden sanata yeni kurulumlardadır. Bu dönemde; 10 Eylül 1923 tarihinde, 1916 yılında evlendikleri Mevhibe Hanım ile birlikte yaşamaya karar verdikleri bağ evini satın alırlar. (O dönemde İzmir’de yaşamaktadırlar ancak savaş yılları nedeniyle zaten çoğunlukla ayrı geçen yıllardır.) O tarihlerde Ankara’nın dışında sayılabilecek bu bağ evi, eski sahibi Mehmet Uzunzade’den satın alınır. Ancak bağ evi, iki odadan oluşan, o haliyle bir aile evi olacak nitelikte değildir. Yaklaşık iki yıl süren tadilat ve inşaatlar sonucu nihayet 1925 yılında taşındıkları bu ev, İsmet İnönü’nün, 1973 yılına kadar ailesiyle yaşamını sürdürdüğü evdir.

Çocuklarından Ömer İzmir’de doğmuştur ama Erdal ve doğumunu Atatürk’e “Nihayet bir kızım oldu Paşam” diyerek haber verdiği Özden bu evde dünyaya gözlerini açarlar.

YARI MÜZE

Bugün, Şehit Ersan Caddesi No:14 Çankaya/Ankara adresinde varlığını sürdüren bu ev, Ankara’nın en eski evlerinden… Yarı-müze olarak hizmet veren ev, her yıl 23 Nisan ve 29 Ekim dönemlerinde, yaklaşık birer aylık süreyle ziyaretçi kabul ediyor. Yarı-müze diyorum, çünkü evin üst katı başta olmak üzere tamamı henüz ziyaret edilebilir bir müze ev değil. Yakın zamana, pandemi dönemine kadar Özden İnönü Toker’in yaşamını sürdürmeye devam ettiği ev de aynı zamanda. Şimdilerde yatak odalarının yer aldığı üst katın da müzeye dönüştürülme çalışmalarının devam ettiği, yakın bir zamanda tüm evin müze niteliği kazanacağını söylüyor Özden Hanım. (+ devamı ekte)

ANKARA’NIN İLK BALOSU

Ankara’nın en eski evlerinden, evet. Ancak bu ayakta kalış süresinden ziyade; tanıklık ettiği kişiler, çatısı altında-bahçesinde gerçekleşen sohbetler, orada alınan kararlar, danslar, oyunlarla… kısacası en geniş anlamda tarihi ile apayrı bir değerde. İnönü Vakfı’nın internet sitesindeki toparlamayla bakalım:

“Ankara’nın en eski evlerinden biri olan Pembe Köşk, Ankara Başkent olduktan sonra, sosyal ve kültürel hayatımızdaki ilklerin birçoğuna sahne oldu.

Atatürk’ün başkanlığını yaptığı toplantılar, devrim çalışmaları burada yaşandı.

22 Şubat 1927’de Ankara’nın ilk balosu burada verildi. İlk konserler, ilk sergiler, ilk ilmi toplantılar, ata binme, mania atlama yarışmaları bu evde, bu bahçede düzenlendi. Ankara’nın iklimine uygun çiçek ve ağaçların, çamların yetiştirilme deneyleri bu bahçede yapıldı.”

Bu satırlar arasındaki ilklerden devam edelim madem. Mesela ilk balo. Atatürk’ün isteği ile binaya eklenen salonda gerçekleştirilmiş bu balo. Evin mevcutta ziyaret edilebilir kısımlarından; o dönemlerden resimlerle, eşyalarla donatılmış bu salon günümüzde de zaman zaman, o günlerin ruhuna, anısına uzanan etkinliklere ev sahipliği yapabiliyor.

‘ATATÜRK SIK SIK GELİRDİ’

Yemek odası ise evin en ihtişamlı yerlerinden. Yapımı ve döşemesinde Atatürk’ün de çok emeği olduğu belirtilen bu oda, onlarca aile yemeği yanı sıra Atatürk ve arkadaşlarının misafir olduğu nice yemekler, sohbetlere de tanıklık etmiş. Yine kendi anlatımlarıyla, Atatürk’ün akşamları arkadaşına telefon edip Pembe Köşk’e gelmek istediğini ilettiği, bazen on, bazen yirmi kişi ile geldiği bu akşamlarda evdeki yemek durumunu sormayı da ihmal etmediği, kendisinin de yemek getirdiğini söylüyorlar. Evin yaşayan tanığı Özden Hanım, bir akşam evlerine elinden tuttuğu bir kız çocuğu ile geldiğini söylüyor Atatürk’ün. Özden Hanım’a seslenerek “Özden sana arkadaş getirdim” diyerek elinden tuttuğu kızı, Ülkü’yü tanıştırdığını ve kendisinden iki yaş küçük olan bu kızla yani Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe ile odaya çıkıp evcilik oynadıklarını anlatıyor. (Ziyaretimde, 23 Nisan nedeniyle salonda yer alan bilardo masasının üstü Özden Hanım’ın çocukluk bebekleriyle donatılmıştı. Bunların içerisinde en büyük olan -ortada görünen- kendisine Atatürk’ün hediye ettiği bebekmiş.)

TAVAN SÜSLERİNİN SANATÇISI BULUNMUŞ

Evin giriş kısmında küçük bir hol karşılıyor sizi. Buradan sola döndüğünüzde mutfak tarafına uzanan bir koridor. Mutfağa devam etmeden sağa döndüğünüzde, bir kapısı yemek odasına, bir kapısı balo salonuna açılan bir oda. Mutfak hariç olmak üzere bu odalar mevcutta ziyarete açık kısımlar. Her biri, İnönü ailesinin kişisel eşyalarıyla, dönemin önemli belgeleriyle, fotoğraf-resim, heykellerle ve pek tabii evin kadim eşyalarıyla donatılmış. Girişinden yemek odasına, evin tüm odalarındaki dikkat çeken kısımlardan biri de tavan süsleri. Her bir odanın tavanı özenle süslenmiş. Özden Hanım da yıllarca eve her gelenin bu süslerden etkilendiğini ve “Hangi yıl yapıldı, kim tarafından yapıldı” gibi sorulara maruz kaldıklarını ancak, ellerinde hiçbir kayıt olmaması nedeniyle bu sorulara cevap veremediklerini söylüyor. Fakat eve bir müze niteliği kazandırma gayesiyle konservasyon çalışmaları sırasında tavanlar temizlenirken bir imza ve tarih ortaya çıkıyor. Süslemelerin arasında köşede küçük bir yerde ‘Kalemkar Dersaadetli Muhammet 1340’ işlemesi görülüyor. Yani ‘Deseni işleyen İstanbullu Muhammet – 1924 yılı’ notu ile aradan yaklaşık 100 yıl sonra yani 2019 yılında bu tavan süslerinin tarihi ve işleyeni soruları da cevabını bulmuş oluyor.

ETKİLEYİCİ BAHÇE-İNÖNÜ HEYKELİ

Ağaçlarla, çiçeklerle şehrin göbeğinde halen bağ evi ruhunu da yaşatan bahçesi de şüphesiz bahsi geçen sohbetlerin bir diğer mekanı. Dev çınarlar, çam ağaçları arasında küçük bir çeşme de gözüme ilişenlerden. Bahçeye atılmış o masalarda kimler kimler oturmuş, ne muhabbetlere tanıklık etmiştir o ağaçlar… Köşkün üst yanındaki bahçede bugün, İsmet İnönü ve Mevhibe İnönü’nün birlikte bir heykelleri de var. Köşkün karşısındaki İnönü Parkı’nda da heykeltıraş Mine Sunar tarafından yapılmış, 4.5 metre boyunda, 3 ton ağırlığında bir İnönü heykeli.

PEMBE KÖŞK KONUTLARI

Bahçede vaktiyle iklime uygun ağaç ve çiçeklerin yetiştirilme deneylerinin de yapıldığı ve hatta ata binme, engel atlama yarışmaları gerçekleştirildiği de belirtilmişti. Evet, bahçe, bir aile yaşamı için ziyadesiyle yeterli büyüklükte ancak özellikle at binme ve engel atlama yarışmalarının bu bahçede nasıl yapıldığı sorusu ziyaretçilerin aklını kurcalayabilir. O dönemde evin bahçesi bugünkü halinden çok daha büyük. 70’li yılların sonunda bahçenin önemli bir kısmı, apartmanlar yapılmak üzere varisler tarafından satılmış. Bugün de hemen yanı başında görebileceğiniz Pembe Köşk Konutları’nın yer aldığı arazi de yani, aslında vaktiyle bu köşke ait bahçenin bir parçasıymış. 24 Haziran 1978 ve 11 Eylül 1978 tarihli Uğur Mumcu yazılarından da o günlere bakabilirsiniz.

ÖZDEN HANIMDAN DİNLEYEREK…

Ankara’daysanız veya yolunuz Ankara’ya düşerse yönünüzü bu eve çevirmenizi tavsiye ederim. Tunalı’ya çok yakın, aralarında sadece bir cadde bulunan Seğmenler Parkı dibindeki bu ev, tarihi ile çok değerli kuşkusuz. Şimdilik yılın belli bölümlerinde, bazı bölümleriyle gezilebilse de (ve bu haliyle de oldukça büyüleyici olsa da) yakın zamanda üst katlarıyla ve yılın tüm dönemlerinde açık olacak bir hale bürünmesi bekleniyor. Hem, içerisinde 1930 yılından beri var olan, yaşayan tarihi Özden Hanım’ın ağzından hikayelerini dinleyerek gezebilmek; ne büyük şans.

* Fotoğraflar çoğunlukla Yiğit Ahmet Kurt’un çektikleri. Tavan süsü imza fotoğrafını buradan, binanın yukardan fotoğrafını buradan, birkaç tamamlayıcı fotoğrafı ise şuradan aldım.

BU YAZIYI PAYLAŞIN:

WhatsApp
Email
Twitter
LinkedIn
Telegram
Facebook

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış.

Bir yorum yazın

DİĞERLERİ

Gümüşsuyu

Hamit Bey / Süzan Nyego Apartmanı

Mimar Apostol Mavrodoğlu tarafından tasarlanmış olan orijinal ismi Süzan Nyego Apartmanı; şimdi ise Hamit Bey Apartmanı. Nereden mi biliyorum; 1944 tarihli Pervititch Haritası‘ndan. O dönem ismi Gümüşsuyu Caddesi olan şimdinin İnönü Caddesi’nde, yakın zamana kadar 59, şimdinin 47 numarası olan bina.  Mimar Apostol Mavrodoğlu binalarını

Devamı »
Tomtom

Atlas (Konstantinapoli) Apartmanı

İstiklal Caddesi’ni kesen en meşhur sokaklardan, adı Mason locasıyla da anılan Nuri Ziya Sokak’taki (aslen Nur-u Ziya malum) Belvü Apartmanı‘nından bahsederken yanındaki binaya dair merakımdan da bahsetmiştim. Fransız Sarayı ile Belvü arasında kalan yapı hep ilgimi çeker; pek bir gizemli, isimsiz… “Atlas Apartmanı” ismini bulmam

Devamı »
Şişhane

Merkez Apartmanı (Daru Sultan Hotels Galata)

Bazı semtlerin kaderi bazı binalarla yazılıyor, isimleri o binalarla özdeşleşiyor. Beyoğlu, Şişhane için de bu bina Frej Apartmanı, Sarkusyan binası. Bina fiziksel güzelliği, görkemiyle etkili olduğu kadar hikâyesiyle de dikkat çekici. Benim için hazine gibi bir buluntu olan Çelik Gülersoy metni ve Afife Batur yazını ile

Devamı »
Talimhane

Taş Apartmanı

Talimhane’nin en güzel, en görkemli binalarından biridir Taş Apartmanı.  Her kısa aralıkta bir güzel -ve sapasağlam- binanın yıkıldığı bölgede en kalıcı binalarından biri olduğu izlenimini de verir.  Kardeşi Burak Başcumalı ile birlikte daha önce bana, büyüdükleri Divan Apartmanı‘nı yazan Merve Başcumalı, binada oturan tanıdıkları Theodora

Devamı »
Gümüşsuyu

Dilâram Apartmanı

Hemen her gün önünden geçtiğim, geçmişte ara ara isminin fotoğrafını çekip Dilara Koçak’a gönderdiğim bir yapı: Dilâram… Bu ne aşk… “Dilara yaptıranın kızı mıymış, eşi mi?” diyorum ara ara içimden. Bir gün yine mahallenin Pervititch haritası halinde dolanırken gördüm, Dilâmar Apartmanı. DİLAMAR OLMASIN? Binanın gerçek

Devamı »
Taksim

Miramar Apartmanı

“Tüm bunlar toz oldu artık” Bugünkü mini metne başlık koyuyor olsam bunu yazardım. Bir mimarın peşinden, Marmara ve Sümer Apartmanları’ndan devam.  Agos ve Şalom gibi gazeteler yani azınlık yayınları olmasa tarihimiz -daha da- dev eksik. Dün  Karel Valansi’nin yazar Jak Alguadiş ile yaptığı söyleşiden bahsetmiştim.

Devamı »
Galata

İngiliz Postanesi (Postane İstanbul)

“Sosyal, çevresel ve kentsel etki odaklı çalışmalara, ortak kültürel üretimlere ev sahipliği yapacak olan Postane, 9 Ekim Cumartesi kapılarını açıyor!” duyurunusu görür görmez, benim için Mekânda Adalet Derneği’yle de özdeşleşen, @postaneistanbul‘un kurucu direktörü sevgili Yaşar Adanalı’dan binayı yazması için ısrarcı oldum. Yaşar, en “Özlemiyorum” diyene

Devamı »
Büyükada'nın Yaşlanmayan Modernleri
Hasan Çalışlar Arşivi

Çok sevdiğim mimar Hasan Çalışlar’ın, Instagram’da oluşturduğu ve “Büyükada’nın Yaşlanmayan Modernleri” adını verdiği arşivine, bundan sonra sitenin bu bölümünden ulaşabileceksiniz.