Günümüzde Nişantaşı’nda Süleyman Nazif Sokak ile Valikonağı Caddesi kesişiminde bulunan Vedat Tek Evi, aslında mimarın aynı caddedeki ilk evi değil. Bu evden önce, yine kendisinin yaptığı bir evde, hem de tam yan binada oturuyor Vedat Bey.
Bu, -en azından ilgili mimarlarca- bilinen bir şey. Pelin Derviş’in ‘Mimar Vedat Tek Konutlarının İşlevsel Analizi’ adlı tezine göre 1908 yılında yapılıyor, 1960’lı yıllarda yıkılıyor.
“Vedat Bey’in birinci konutu Valikonağı Caddesi’nde (Eski Harbiye Caddesi) şimdi Vedad Bey Konağı olarak işleyeceğimiz 39 numaralı yapının bitişiğinde bulunmaktaydı. Vedad Bey’in 1908 yılında yaptığını bildiğimiz Birinci Konut’undan ne yazık ki elimizde fazla belge ve bilgi yoktur. Yıkılmış olan Birinci Konut’un yerinde bugün Yaşaroğlu Apartmanı olarak bilinen yedi katlı bir yapı bulunmaktadır. Birinci konuttan bugün bulabildiğimiz, iki fotoğraf ile Vedad Bey’in konutun yapımı sırasında tuttuğu cep defterindeki birkaç çiziktiriden çok değildir.”
Süha Özkan ve A. Nihad Vedad Tek tarafından 1979 yılında ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi için yazılan “Mimar M. Vedad Bey Konağı” başlıklı kapsamlı dosyada böyle diyor.
O SÜTUNUN KEŞFİ BİLE ‘BİR ŞEY’ İKEN…
Bu nedenle önce Nihad Vedad Tek metinleri sayesinde bulduğum, bugün hâlâ Yaşaroğlu Apartmanı’nın girişinde duran, Vedat Tek’in ilk evinden kalma sütunu keşfettiğimde çok ama çok sevindim.
Ardından bir müzayede sitesinde bulduğum, Vedat Tek’in o dönemki komşusu Süleyman Nazif’in de aralarında olduğu arkadaş gurubuyla çektirdiği fotoğrafta ‘o sütunu’ gördüm. Demek ki bu fotoğraf Vedat Tek’in “ilk” evinde çekilmişti. O sütun ve ekibin yaşı da buna uyuyordu.
O EVİ İLK DEFA BÖYLE GÖRÜYORUZ
Ben bu duruma çok, çok mutlu olmuşken, bana ABD’den yazan Meltem Yaşaroğlu Birkegren, sadece benim bu araştırmalarım için değil bence mimarlık tarihimiz için önemli belgelerin bulunmasını sağladı.
Biz o evi, evin ayrıntılarını ilk defa bu kadar net gördük, görüyoruz. Çok etkileyici bir buluntu ve kayıt.
Ben sabırsız bir insanım; bir kitap da hazırlıyorum ama beklemeyeceğim, amacım “Araştıran bulsun, kayıt tutulsun, kollektif hafıza, aile albümleri, ailelerin bilgileri yakın tarih yapbozunu tamamlasın”. Bu nedenle her şey burada kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
Hani siteler üzerine kendi isimlerini falan yazıyor; belki mantıklısı bu. Ama ben kıyamadım. Şiir gibi, mücevher gibi. Kaynak göstermezseniz, sonra benden alındığı halde ben kendimi ıspatlamak zorunda kalıyorum ki, bu beni bu işten soğutuyor. Ama bir dakika… Bir mucizeyi hatırlayalım, olumluyu konuşalım:)
AHMET HALİT YAŞAROĞLU VE KİTAPEVİ…
İlk Vedat Tek Evi’nin son sahipleri Yaşaroğlu Ailesi’nin fotoğrafları…
Hem Meltem Yaşaroğlu Birkegren hem ablası Şelale Hanım artık ABD’de yaşıyorlar; ikisi de 70’lerinde. Meltem Hanım hem -bayağı iyi- kendi arşivinden, hem de ablasından fotoğraf ve bilgileri bana ulaştırdı.
Dedeleri öğretmen, yazar ve yayıncı Ahmet Halit Yaşaroğlu, babaanneleri öğretmen, yazar ve çevirmen Naime Halit Yaşaroğlu. İkisine de bayıldım. Ahmet Halit Yaşaroğlu Kitabevi dönemi için çok önemli.
Misal, “Nazım Hikmet’in 835 Satır, Gece Gelen Telgraf, Varan 3 kitaplarının yayıncısı. Bunun yanı sıra, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Abdullah Efendi’nin Rüyaları, Halide Edip Adıvar’ın Ateşten Gömlek eserlerini de ilk olarak o basmış”
TİLKİLİ, MAYMUNLU, BOL ÇOCUKLU BİR EV
Fotoğrafları Meltem Hanım bize anlatsın, ilk fotoğraf ablasından…
“Arkada Vali Konağı Caddesi’nin (Sümer, Marmara ve Çiftçiler Apartmanları) göründüğü fotoğrafta babaannem (Naime Hanım), sağında babam Haldun Yaşaroğlu, oturan Ayhan Yaşaroğlu, solunda Yıldız Yaşaroğlu, gözlüklü olan da Gündüz Yaşaroğlu.
Babamın yanındaki maymunu bir arkadaşı mı getirmiş ne. Bizim aile çok hayvan düşkünüydü her zaman, hâlâ da devam ediyor. Yakacık’ta bir köşkleri vardı, ben hiç anımsamıyorum ama babaannemin yazdığı cocuk kitaplarının hepsinde hayvanlarla ilgili hikayeler vardı. Amcam anlatırdı Valikonağı’ndaki evde bir köpek birde tilki varmış. Köpek tilkinin kuyruğu ile oynaya oynaya tilkinin kuyruğu tüysüz kalmış. Sonunda birine verecekler adam gelmiş ama adam kuyruğunun o haliyle daha çok köpeğe benzediği için tilkinin tilki olduğunu anlayamamış.
(…) Babaannem biyoloji okuduğu icin o konuda kitapları vardi, bizde kopyaları var. Hayvanlar Alemi, Hayat Bilgisi falan… (…) Orta balkonda ön cepheden çekilmiş fotoğrafta sağdaki babaannem soldaki de sanırım Nesteren (Tamer) yenge -Rauf Tamer’in kardeşi, ressam-. Yine bir balkon resminde babaannem ve dedem. A. H. Kitabevi önünde dedem ve 2 çalışanı, Evden eşyalar.
1908 YAPIMI EVİ 1935’TE SATIN ALINYORLAR
Başka bir fotoğrafta öğretmen, yazar ve çevirmen Naime Halit Yaşaroğlu, Aralık 1937’de evinin, yani ilk Vedat Tek Evi’nin balkonunda. 1908 yılında yapılan evi, onların satın alışları 1935.
Vedat Tek evi ilk sattığı insanlardan hiç memnun olmuyor, İstanbul’un işgaline destek veren birine sattığı için hep pişman oluyor (bunu Nihad Tek’in metinlerinden anlıyorum).
1900 doğumlu Naime Hanım, 19 yaşında Ahmet Halit Bey ile evleniyor; 7 sene içinde 4 çocuk annesi oluyor. İngilizce ve Fransızca biliyor; siyasetle ilgili, çok faal bir sosyal hayatı var, çocuk kitapları, çok ilgili olduğu bilim ve fen ile ilgili kitaplar yazıyor, çeviriler yapıyor, ailecek farklı ülkelere de seyahat ediyorlar. Oğulları Haldun’u eğitim için Londra’ya götürüşleri -onun değimi ile- hayatlarındaki en güzel seyahatlerden biri. Meliha Avni Sözen ile yakın olmalılar; birlikte pek çok fotoğrafları var. Janus ve Phebus Müzayede‘den aldığım fotoğraflarında o ve Lütfi Kırdar ile…
Eşinin 1951 yılındaki ölümüne kadar 32 yıl evli kalıyorlar. Birbirini çok seven destekleyen çiftlerden gibi “okunuyor” metinlerden…
Ahmet Halit Yaşaroğlu hakkında burada Reşat Ekrem Koçu arşivi ve İstanbul Ansiklopedisi‘nden de kupür paylaştım.
Ahmet Bey 1951’de vefat ediyor; yayınevini oğullarından Yıldız ile Ayhan yönetiyor ancak, bir süre sonra işletme batıyor.
OSMANLI-TÜRK MİMARİSİ
Süha Özkan ile A. Nihad Vedad Tek metninde bina hakkında şu bilgiler de var: “Osmanlı-Türk Mimarlığının bir çok öğesini barındıran bir yapı. Bodrum artı üç kat yükseklikte olan Birinci Konut’a iki sivri kemerle tanımlanmış bir giriş ile ulaşılmaktadır. Cephede üç ayrı tür kemerin kullanıldığı bu yapıda geleneksel Türk konut mimarlığının özgün öğelerinden şahniş, kargir yapıya bir ahşap eklenti biçiminde tasarlanmıştır. Pencereler geleneksel ufak pencere boyutlarının ötesinde genişçe düşünülmüştür. Bu, bitişik yapı düzeninden kaynaklanan bol ışık alma çabasından ileri gelse gerekir. Çünkü, Vedad Bey, ikinci konutunda çok daha küçük oranda pencereler kullanmıştır.”
Peki Nihad Bey’in bendeki metinlerindeki ifadesiyle “Numunelik denecek kadar güzel ev” neden satılıyor, neden mimar Vedat Bey bu ev varken ikinci bir ev inşa ediyor?
İşte bu noktada yine benim mektuplar bu soruya yanıt veriyor…
Sizi Hekim İsmail Paşa Konağı ile Yaşaroğlu Apartmanı yazılarını okumaya davet ediyorum:)
1960’LARDA APARTMAN OLUYOR
Bundan sonra da sözü Meltem Yaşaroğlu Birkegren’e bırakıyorum. Evet, aile büyüklerinin kararıyla muhteşem bir mimari miras, ilk Vedat Tek Evi bir apartmana dönüşmüş. O dönem hiçbir koruma kurulu kararı vs. de yok. Ancak yıllar yılı hakkında yok sayılabilecek kadar az bilgi ve fotoğraf bulunan bu evi onun sayesinde “gördük”, aile arşivlerinde kalabilecek fotoğraflar ışığında mimarı daha iyi anlama imkanına sahibiz.
Meltem Hanım anlatıyor:
“Bina 60’lı yıllarda apartmana dönüştürüldü. Biz babamın işi nedeniyle Ankara’da yaşıyorduk. Ben evin yıkılmadan önceki hâlini hiç anımsamıyorum. Mutlaka görmüşümdür, ama hiç anım yok. Ablam da pek bir şey anımsamıyor. Ancak, tek hatırladığı,’ilk kat karanlıktı ve yaldızlı eşyalar o katta dururdu. Orada oturmazlardı, orta katta yaşanırdı, yemek odası vardı’.
Dedem antika meraklısıymış. Babamın anlattığına göre, bu yaldızlı eşyaları Edirne’de eski bir kiliseden alıp tamir ettirmişler. Babaannem, Yaşaroğlu Apartmanı yapılırken Nişantaşı’nda, tam taşın arkasındaki köşe apartmanda yaşardı. O evde bu eşyalardan bir, iki vitrin ve bir piyano vardı. O eşyalar 1953 yılında bir mezatta satılmış ve bir kısmı Pera Palas tarafından satın alınmış.
Eşyaların resmini yollamamın nedeni, evin tavanı, duvarı falan gözüküyor. Az da olsa bir şey. Gelin Hatice Abla, babaannemin evlâtlığı idi. Herhâlde düğün evde olmuş.”
MADDİ ZORLUKLAR BAŞLAYINCA
“Ev yıkılıp yerine Yaşaroğlu Apartmanı yapıldığında aile arasında kura çekildi. Bize en üst kat çıktı. Altımız Ayhan Amcam, onun altı Yıldız Amcam, onun altı da Gündüz Amcama çıktı. Teras katından da babaannemin irtifa hakkı vardı. İlk olarak Ayhan Amca, ardından Yıldız Amca dairelerini borçlarını kapatmak için sattılar. Babamız 2007’de, annemiz de 2011’de vefat ettiler. Birkaç sene evi tuttuk, ama yılda sadece 3-5 gün gidince ev ölmeye başladı. Sonunda boşaltıp kiraya verdik. Daha sonra 2019 sonunda sattık. Bizim arkamızdan Gündüz Amcamın o sırada hayatta olan oğlu Bülent de dairesini sattı. Böylece Yaşaroğlu Apartmanı’ndan geriye sadece ismi kaldı.
Babam amatör fotoğrafçıydı. Bu yüzden evi boşaltırken dünya kadar fotoğraf vardı. Bir kısmını sakladım.
Ben bu tur konulara çok onem veririm. Ne yazık ki büyükler sağken küçüktüm, o vakitler nedense pek soru sormamışız. Sonraları bölük pörçük öğrendik.”
Meltem Hanım’a minettarım; umarım pek çok insan merak eder, saklar, sorar, kayda geçirir, olmadı bana gönderir. Valla o ev benimmiş gibi çalıştım:)
AH O AİLE ALBÜMLERİ
Bazı insanların evlerinde, arşivlerinde, aile albümlerinde böyle fotoğraflar, zihinlerinde yakın tarihteki kopuk ilişkilerin yapbozunu tamamlayacak bilgiler var. Ama biz onları göremiyor, derleyemiyor, kayda geçiremiyoruz.
Bu nedenle “kolektif hafızayı”, “hadi hepbirlikte”yi önemsiyor, bazen çok daraldığım halde bu işi sosyal medyadan yapmayı önemsiyorum.
İşte Vedat Tek’in Nişantaşı’nda yaptığı ve yeni evini yapana kadar yaşadığı o ilk evi… Çok güzel.
Henüz yorum yapılmamış.