Daha önce burada birkaç metinde, özellikle de, güzel bahçesiyle Güzel Bahçe Sokak’a adını veren Mongeri Evi bahsinde, mimar Giulio Mongeri‘ye heyecanlı ilgimi yansıtmıştım.
Mongeri, benim için hem işini çok iyi ve özenli yapan hem de sanat ve hobilerle donanmış bir keyif insanının vücut bulmuş hali gibi… Onun hakkında okuma yapmaya Osmanlı döneminin karantina doktoru, psikiyatri tarihimizin temel taşlarından biri sayılan babası Luigi Mongeri’den başlamak gerekir ama şimdi bunu yapmayayım; ama isteyene ipucunu da vermiş olayım.
Mimar Giulio Mongeri, aktif bir sporcu, özellikle iyi bir tenisçi, ressam, pullardan anahtar ya da antika objelere bir araya getirdikleriyle çok iyi bir koleksiyoner, sosyal buluşmaların aranan, ‘havalı’ adamı, 1931’de belediyeden çöplerin ayrıştırılması için izin talep edişini sürekli vurgulamak istediğim bir kişilik.
FAHRELNİSSA ZEİD SERGİSİ BAHANESİYLE…
Şişli’deki Mongeri Evi’ni çok duyuyordum ama ilk defa bu hafta, içindeki “Fahrelnissa Zeid: Fırtınaya Doğru” adlı sergiyi bahane ederek gittim.
Mongeri ve yapıtları üzerine, daha önce Filolog Damla Çinici’den okuma yapıp aktarmıştım. Bu defa serginin alt katında Özlem İnay Erten’in ‘Şişli’de Bir Konak ve Mimar Giulio Mongeri’ adlı kitabına gözattım. Kitap, hem binanın hem Mongeri’nin hem de Mongeri’nin dahil olduğu I. Ulusal Mimarlık Akımı’nın tarihini anlatışıyla çok güzel ve özenli bir yapıt.
SADIKOĞLU AİLESİ MÜHİM
Mongeri Evi, -tam tarihi kitaptan öğrendim- 1925 yılında, dönemin önemli armatörlerinden Ruşen Sadıkoğlu ve ailesi için inşaa ediliyor; aile, 1948 yılına kadar burada yaşıyor.
İnsan binalardan iz sürerken bazı ailelere sık rastlıyor ki, Sadıkoğlu Ailesi onlardan… Burada başka binalarda da onların adını göreceğiz.
1548 metrekare alan üzerine, bahçe içinde 3 kat ve bir çatı katından ibaret yapılan binanın, kubbeli kulesi, geometrik süslemeli mermer korkulukları (Mongeri’nin mermeri kullanışı ayrı bir konu olmalı sanki) ve duvarlardaki çini panoları dikkat çekici.
SOKAKTAN GEÇENLERİ ETKİLEMEYİ SEVEN…
Özlem Hanım, kitabında I. Ulusal Mimarlık Akımı’nın cepheye verdiği öneme dikkat çekerken “(…) tüm bu özellikleriyle adeta sokaktan geçenleri etkilemeyi planlayan yapının diğer cephelerinde aynı vurgu göze çarpmaz” diyor. Gerçekten de diğer cepheler pek sade.
Binanın kapılarından birinin sağ yanında iki de duvar resmi var; biri figürsüz, diğeri geyik ve kuşlar bezeli iki orman resmi. Orada hemen bilgisini de okuyabiliyorsunuz.
GİRİŞTE İKİ DE DUVAR RESMİ VAR
Kırmızı renkli imzalar büyük ölçüde silinse de araştırılmış ve Levi Kar isimli, 1917 Devrimi’nden sonra ülkesinden kaçan Beyaz Ruslardan olduğu tahmin edilen bir sanatçının eserleri olduğu sonucuna varılmış.
BİNA ARSASININ GEÇMİŞİNE BAKIŞ
Özlem İnay Erten’in kitabına müteşekkirim, Mongeri binasının öncesine de bakmış; sonrasına geliyoruz…
Osmanlı tapu kayıtlarına bakan Özlem Hanım, 1481-1858 yılları arasında arsanın Sultan Beyazıd Vakfı’na ait olduğunu, 1859’da Latin kökenli Luca kızı Elenko tarafından alındığını, 1920’de Kırzade Mehmet Şevki Bey, 1924’de ise Sadıkoğlu Ruşen Efendi’ye üzerindeki ‘natamam bir mülk’ ile satılır.
Eşi Hatice Sadıkoğlu’nun da teşvikiyle Ruşen Bey, Mongeri’yle çalışarak bu evi inşaa ettirir. Ailesi de Ruşen Bey’in 1935 yılındaki ölümünden sonra da 1948’e kadar bu evde yaşarlar. Sonra gittikleri bina ayrı bir güzel konu, o yüzden burada ‘arkası yarın’ diyeceğim…
PAKİZE TARZİ’YE AYRI BİR METİN YAZMAK LAZIM
Konak daha sonra ilginçtir Pakize İzzet Tarzi’ye kiralanıyor.
Neden ilginç; Pakize Tarzi malum Türkiye’nin ilk kadın jinekoloğu (ona da bir metin gerekiyor) ve Nişantaşı’ndaki Mongeri Evi de onun ardından bir doğum kliniği olmuş; paylaşımımın altındaki yorumlarda görmüştüm ki pek çok kişi Güzel Bahçe Kliniği’nde dünyaya gelmiş ya da doğum yapmıştı.
Yani Mongeri’nin yaşamadığı (bu konuda da rivayetler var ama) fakat inşa ettiği bu ev de, ev işlevinin hemen ardından doğuma hizmet veren bir klinik olmuş. Sonrasında “Pakize Tarzi Kliniği”, “Ataman Kliniği”, “Yüzyıl Işıl İlkokulu” olarak hizmet vermiş.
Pakize Tarzi’nin anılarından Adile Naşit’ten Cahide Sonku’ya pek çok isim geçmiş bu binadan…
1996’dan itibaren Taib Yatırım Bank merkez ofisi olan bina 2007’de Dr. Şükrü Bozluolçay tarafından satın alınmış, özenle yenilenmiş ve sergilerin de yapıldığı, bizlerin de yine içine girip görebildiği bir bina haline getirilmiş.
* Fotoğrafları ben çektim ancak içinden daha çok fotoğraf için Bozlu Art Project sayfasına bakabilirsiniz.
* Siyah beyaz-binanın eski halinin 3 fotoğrafı da ‘Şişli’de Bir Konak ve Mimar Giulio Mongeri’ adlı kitaptan; Talat Sadıkoğlu girişte; Hatice Hanım, oğlu Mustafa Sadıkoğlu ile balkonda (Ceyda Sadıkoğlu arşivinden) ve binanın 1984 yılı hali 1984, Sözen Arşivi’nden.
1 Yorum
Asuman Saltuk
Tarih: 12:03h, 31 AğustosO Köşkün bahçesini yok edip otopark yapan bozlu holding sanat galerisi açtı . Bence önce bahçesini koruması gerekirdi.