Efemera tutkunu bir illustratör olan Oya Başkara’nın 1900’lerin başından itibaren Türkiye’nin sosyal hayatını “fotoğraflarla” ve Oya’nın giyim kuşam tarihi bilgisiyle izleyebileceğiniz bir hesabı var: @raantique
Çok severek izliyor ara ara da Oya’yı “Şu ev nerede şimdi acaba? Burası hangi bina? Sen bana bir bina yazsana” soru ve ısrarlarımla taciz ediyorum.
Oya’nın pek çok fotoğraf paylaştığı “Şefkatli Şefkat’ime” serisi iştahımı açtı çünkü insanların terasında olduğu binanın ‘Galata Kulesi’ gibi bir kutup yıldızı vardı. Onu bulabilirdik. Acaba hangi bina idi? Oya bu bina dedektifliğini açıktan bana paslamışken sitem için daha önce de metin yazan Gökçe Günaydın (@turkresimsanati) da bu işe gönüllü oldu. Ve aranan yapı bulundu: Ömer Abed Han. Mimarı Alexandre Vallaury!
Ben gittim Ömer Abed Han’ın fotoğraflarını çektim, Oya albümünden fotoğrafları gönderdi. Ve Gökçe hanım yazdı. Buyrun, konuk yazarım Gökçe Günaydın anlatsın:
YIL 1937, MEMURLAR, GALATA KULESİ VE…
*Şefkat Hanım ve iş arkadaşlarının Galata ve Karaköy’ü gören bir terasta çektikleri fotoğraflarda görünen bazı ipuçları bana binanın İstanbul Liman Başkanlığı olduğunu düşündürtmüştü. Fakat sonra detaylar detayları açtı ve bu dedektiflik başka bir binada nihayete erdi.
Fotoğrafların birinin arka yüzüne 1937 tarihi atılmıştı. Kıyafetlerine bakınca Oya Hanım gibi ben de memur olabileceklerini düşündüm. Bölgenin Karaköy olduğu aşikar olduğundan bankacı olduklarından şüphelendim.
Öncelikle bu albümde karşımıza çıkan en belirgin yapı şüphesiz Galata Kulesi’ydi. Kuleden güneye doğru indikçe diğer bir belirgin yapı Holantse Bank Uni tabelasının görüldüğü binaydı. İstanbul’daki ilk şubesini Karaköy Palas’ta açan bu Hollanda Bankası’nın bina üstünde gözüken devasa tabelası bizim aradığımız binanın konumuna dair yeni bir kapı açmıştı. Böylece Galata Kulesi’nden güneye doğru indikçe binanın tam konumunu belirlemeye çok yaklaşmıştım. Bazı fotoğraflarda gözüken iki minare heyecanımı iyiden iyiye artırırken bir de arka planda Karaköy Merkez Han binasını görmek artık bu terasın Karaköy’de neredeyse denize sıfır bir konumda olduğunu doğrulamıştı.
İSTANBUL LİMAN BAŞKANLIĞI OLABİLİR Mİ?
Önce minarelerin Kemankeş Kara Mustafa Camii ve Karaköy Yeraltı Camii minareleri olduğundan emin oldum. Terastan tamamı görünmediği için aslında görür görmez tanıdığım bu minareleri yine de bölgedeki diğer minarelerle karşılaştırarak hangi camilere ait olduklarını kesin olarak teyit ettim. Terasta çekilen fotoğraflardan bazı kısımları gözüken bir binanın Merkez Han (bugün Peninsula Otel’in bir parçası) olduğuna emin olunca minarelerle ilgili şüphe etmeye de gerek kalmamıştı. İşte bu noktada aradığımız binanın konumu, fotoğraftaki kişilerin memur olduğunu düşünmem ve diğer mimari ipuçları birleşince bu binanın İstanbul Liman Başkanlığı olduğunu düşündüm.
Başkanlık binası teraslı değil çatılıydı fakat 19. Yüzyılın ikinci yarısından bu yana yapılması planlanan, Osmanlı’nın rıhtım şirketiyle anlaşmazlığı, Birinci Dünya Savaşı ve imparatorluğun yıkılışı derken kayıtlarda karşımıza 1927 olarak çıkan Liman Başkanlığı binası günümüze kadar pek çok değişime uğramıştı. Dolayısıyla orijinal hali teraslı olabilirdi. Karaköy limanının 30’lu 40’lı 50’li yıllardaki fotoğraflarını detaylı incelemeye başladım fakat liman başkanlığı binasının o ilk halini bir türlü bulamadım (Bazı kesin olmayan belgelendirilmemiş fotoğrafları dikkate alamazdım.)
BİR BAŞKA TÜRLÜ CAM ÇATI
Sonra Şefkat hanımın albümünü daha küçük detaylara inerek incelemeye başladım. Gözden kaçırdığım bir detay vardı. Terasın üstünde yükselen camlı bir çıkıntı, bir çeşit modern aydınlık feneri. Ayrıca terasın bazı noktalarında korkuluklar beton/taş bazı yerlerde ise ferforjeydi. İşte bu noktada başka bir bina aramam gerektiğini anladım.
En keyifli kısım ise tüm bu detayları incelerken albümdeki insanların neşesine ortak olmaktı. Bu teras her neredeyse orada birbirini seven, öğle tatilinde hep birlikte fotoğraf çektirmeye çıkan ve bu fotoğrafları Şefkatli Şefkat’ime diye imzalayan sıcak bir arkadaş grubu vardı.
Terastaki camlı çıkma ve yapının bir işyeri olması gerektiği fikriyle bu sefer bölgedeki işyerlerini araştıracaktım, tabii minareler ve Merkez Han’ı haritamın merkezine koyarak. İlk aklıma gelen bankalara bakmaktı ama o camlı çıkıntı çok da dağılmama izin vermedi ve bunun Ömer Abed Han olabileceğini düşündüm. Bugün hanın etrafının farklı dönemlerde eklenen yapılarla sarılmış olması başlangıçta beni biraz düşündürdü ama 1937 yılında olduğumuzu hemen hatırladım.
İPUCU: KORKULUKLAR
Han üç farklı yapının birleşimden oluşuyordu ve bu birleşimden doğan boşluklar cam çatıcıklarla aydınlanıyordu. Bir de fotoğraflarda benim sürekli kafamı karıştıran ferforje korkuluklar vardı. Sonunda Ömer Abed Han’ın orijinal korkuluklarının bir fotoğrafını buldum ve Şefkat Hanım’ın fotoğrafı ile karşılaştırdım. Birebir tutuyordu. Artık emindim, Ömer Abed Han’da çalışan bir grup arkadaş binanın çatısına çıkıp sürekli değişen açılarla fotoğraflar çektiriyorlardı!
İZZET HOLO PAŞA YAPTIRMIŞ
Sultan II. Abdülhamit’in birinci mabeyn katibi İzzet Holo Paşa, Kemankeş Caddesi (o dönem Gümrük Caddesi) ile Halil Paşa Sokak’ın kesiştiği noktada İstanbul’un en büyük ticaret hanlarından biri olan Ömer Abed Han’ı yaptırıyor. Hanın mimarı Batılılaşma döneminin ikonik ismi Alexandre Vallaury. Bir yapı grubu olarak karşımıza çıkan bu hanın ilk parçası aslında Arap İzzet Paşa olarak bilinen İzzet Holo Paşa’nın dedesi Ömer Abed Bey’in yaptırdığı veya satın aldığı Abed Han. Daha sonra Abed Han’ın hemen bitişiğinde Vallaury’ye sipariş edilen ikinci han binasına İzzet Paşa dedesinin adını vermek istemiş. İki bloklu yeni hanın ilk hanla birleşmesi sonucu üç bloklu bir ticaret merkezine dönüşen yapının birleşim noktaları cam çatılarla örtülmüş. Bu sayede hem açıklıklar kapatılmış hem de hanın yeterli ışık alması sağlanmış.
ODALAR ARASI GEÇİŞLER…
İlginç olansa handaki bütün odaların birbirine geçişli yapılmış olması. Dönemin en büyük iş hanı olan bu binada Şefkat Hanımın hangi şirkette çalıştığını şimdilik bilmiyoruz. Fakat binada çok farklı sektörlerde faaliyet gösteren onlarca şirket ofis açmış.
1913 ticaret yıllığı kayıtlarında zemin katta İngiliz Postanesi’nin üç dükkanla hizmet verdiğini öğreniyoruz. Aynı katta Anastassiadis isimli bir restoran ve Balnchard aydınlatma firmasının İstanbul temsilciliği de yer alıyor. Birinci katta üç oda kiralayan bir yabancı yatırım şirketi ve denizcilik ofisi var. Ayrıca hanın katlarında çeşitli tahıl ve un firmalarının ofisleri var. Salt’ın erişime açılan Ömer Abed Han arşivinde bu firmalardan birinin Ova Un olduğunu görüyoruz. Salt’ın arşivi daha çok paşanın ticari evrakına, haciz ve miras konulu belgelerine dayanıyor. Birçok belge Osmanlıca yazılmış olsa da yine de incelemesi çok keyifli bir arşiv olmuş.
Çoğunlukla tahılcılar ve uncuların faaliyet gösterdiği handa maden işletmecileri, tüccarlar, komisyoncular, avukatlar ve mühendislerin de ofisleri ticaret yıllığı kayıtlarında görülebiliyor.
OTEL OLMASI İÇİN BOŞALTILMIŞ AMA…
1992’de otel yapılmak üzere boşaltılan Ömer Abed Han tarihi eser tescili sebebiyle proje onayı alamamış ve tekrar han olarak faaliyete geçmiş. Tabii handan ayrılan firmaların büyük bir kısmı geri dönmemişler. Yakınlardaki Selanik Pasajı’nın kapanmasıyla Ömer Abed Han’a geçen elektrikçilerin yanı sıra hukuk ofisleri ve tercüme büroları hanın yeni sakinleri olmuş.
BİNA YIKILACAK MI? GÜÇLENDİRİLECEK Mİ?
2014 yılında yaklaşık 80 milyon liraya satışa çıkan Ömer Abed Han 2019’da mahkeme yoluyla satıldı. Ocak 2022’de hanın kiracılarına giden tebligatta deprem riski sebebiyle binanın tahliye edileceği bilgisi verildi. Bölgede son yıllarda yaşanan dönüşümün de etkisiyle esnaf binanın otele dönüşeceğini düşünüyor. Hanın satışı sırasında imar durumuna turizm fonksiyonun da eklenmesi bu endişelerin artmasında etkili olmuş. Risk tespiti yapan firma ise binanın yıkılabileceği gibi güçlendirme ile de kurtarılma ihtimali olduğunu söylemiş. Afet riski altındaki tescilli yapıların dönüştürülmesinin yolunu açan 6306 sayılı kanuna dayanarak maalesef bu bina her an yıkılabilir.
Arşivlere, makalelere, tezlere konu olmuş bu çok da gizli saklı olmayan binanın izini Şefkat Hanım’ın neşeli fotoğraflarından sürmek, bu kaydı özel kılan hikayeydi. Kim bilir belki bir gün hanın kayıtlarını detaylı inceleme fırsatımız olursa Şefkat Hanım ve arkadaşlarının hikayesine de ulaşabiliriz. Böylesine keyif aldığım bir dedektiflik macerasına vesile oldukları için Oya Başkaya’ya ve Her Umut Ortak Arar’ı bizlere kazandıran ve alan açan Nilay Örnek’e çok teşekkür ederim.
********
Ben yazıyı yayınladıktan sonra Hayati İnaç‘tan da bilgi ve ek fotoğraflar (Annuaire Oriental-1922, Suat Nirven-1948/41-42., Abed Han-25.02.20217) geldi, paylaşayım:
Nilay Hanım, Ömer Abed Han ile ilgili bir kaç sene önce böyle bir bilgiye ulaşmıştım. Belki sizin de ilginizi çekebilir diye paylaşıyorum. Saygılarımla Hayati İnaç
“Ziraat Bankası (Başak Sigorta) yapısının sağ arkasında “dar sokaktan girişli” ÖMER ABED HAN çalışmada yer almamış. Oysa bu yapının yarı sahibi de MİMAR. Bu Han Vallauri yapımı olup sahibi de önce Berkeley’de Erich Mendelsohn atölyesinden mezun olup daha sonra Ecole Beaux Arts des Paris’i (Cenevre) bitiren mimar KAYA TECİMEN idi. Kendisi 2011’de aramızdan ayrılıncaya kadar bu yapıda mimarlığını sürdürmüştür. Yapı koruma kurulunda VALLAURI yapısı olarak tescillidir. Kaya beyin eski sohbetlerinde bu yapıda mimarlık yapan bazı levanten kökenli mimarları çocukluğundan anımsadığını söylediğine tanık olmuştum. Kaya Tecimen çok fazla ürün veren bir mimar olmamışsa da İstiklal Caddesinde ODAKULE ve GALATASARAY İşhanı belli başlı yapıtlarındandır. Kaynak: Bora AKÇAY – Y. Mimar (G.S.A.)”
“Tarihi, kapı girişi üzerinde hicri 1327 (miladi 1909/1910) olarak belirtilmiş olan han, Abdülhamid’in birinci mabeyin katibi Arap İzzet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimarı Alexandre Vallaury’ dir (Dünden Bugüne İstanbul Ans., 1994). Günümüzde Hatice Mediha Elabed ve Selma ve Kaya Tecimen’in mülkiyetinde olan yapı, Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 25.12.1987 tarih ve 36 sayılı karanyla korunması gerekli tarihi eser olarak tescil edilmiş, koruma grubu II A 2 olarak belirlenmiştir (Bey. Bel. imar Arş. ).” Kaynak: Batılılaşma Dönemi İstanbul’unda Hanlar ve Pasajlar/Dr.Nursel Gülenaz.
1 Yorum
Didem Avincan
Tarih: 15:23h, 31 OcakBen de ilk han olabileceğini düşünmüştüm, ışıklığı görünce… Pek bir gezindim tahmin yürüttüm ama işin içinden çıkamadım, acaba meydan yapılırken yıkılan bir yapı mı diye epey bir düşünmüştüm, neyse ki Oya Hanım bulundu bilgisini verince rahatladım:) Herkesin ellerine sağlık. Merakla ve tabi keyifle okundu bu yazı. Oya Hanım’ın sabitlediği hikayelerdeki karelerden birinde, arkada binanın alınlığı üzerindeki vazo biçimli taş süsü görünüyor. (13. Kare sanırım sabit hikayelerdeki) Ben de onu bulmaya çalışarak aramıştım, şimdi anlıyorum ki o süs kaybılmuş; bir şekilde düştü ya da kırıldı demek ki. Cephe için önemli bir detay, tezlerde de rastlayamadım bu detaya, bu fotoğraflar olmasa bilemeyecektik. Vallaury’in Karaköyde çokça yapısı var. Bu yaşanmışlıklar, onların belgeleri bu fotoğraflar ve sonunda çalışılan yazılar o nedenle değerli diye düşünüyorum. ( Bir kez daha demeden edemedim:)